2007'yi nasıl bilirsiniz?

A -
A +

Her gidenin cenaze töreninde "Onu nasıl bilirsiniz?" diye sorarlar ya. Bendeniz de son gününü doldurmak üzere olan 2007 için soruyorum: 2007'yi nasıl geçti? Onu nesiyle anacağız? Diye. Gidenin ardından şahsımız, çevremiz, değerlerimiz ve ülkemiz için dersler çıkarmak veya çıkarmamak bize düşüyor. Eğer sorabilsek, kişisel hayatımızda kayıp saydığımız şeylerin öyle bir anda başımıza gelmediğini, sinyallerle başladığını anlayacağız. Sebep-sonuç ilişkisini göreceğiz. Gerçekten sorgulayabilsek, bir göçük başımıza inmezden çok önce, çatlaklarından gelişini fark edeceğiz. Kendimizle sahiden yüzleşebilsek mutluluk veya kazanç saydıklarımızın da tesadüfen çıkagelmediğini; say(emek, göz nuru, beyin çilesi), sabır ve istikrar sonucu olduğunu, bilinçli tercihlerle geldiğini anlayacağız. Ülkeler/toplumlar bu soruyu günbegün sormazlar. Öznenin kimliği büyüdükçe, çapı genişledikçe sorgulama süresi artar. On yıllık, 50 yıllık, yüz yıllık vâdelere uzar. Türkiye için 2007'nin anlamını sorgularken böyle bir perspektife ihtiyacımız var. Sâdece iktisadî göstergelerle, ticaret rakamlarıyla, Türkiye İstatistik Kurumu(TÜİK)'nun kemiyet(rakamsal) ölçüleriyle yılı değerlendiremeyiz. Oralarda rakam büyümesi, hacim artışı, çap genişlemesi olduğu gerçek. Ama fizik ve madde plânıyla sınırlı bir kıyas, 2007 Türkiye'sini tarif etmeye yetmez. Gerçek dönüşümde alışılmıştan kopma kaçınılmaz Bu yıl rakamlardan çok, keyfiyetiyle hatırlarda kalacak. Sanki elli - yüz yıldır sosyal kimyamızdaki değişim, ağrılar ve refleksler şeklinde bu yıl su yüzüne çıktı. Türk halkı 2007'de "Öğretilmiş" davranışları atıp, kendi yargısıyla rüştünü ispat eden delikanlıya benziyor. Tembihleneni değil, gönlünden geçeni yapıyor. Vasilik taslayanlara çekilin önümden "ben ne yapacağımı bilirim!" diye tavır koyuyor... On yıl öncesinden, isterseniz daha ötelerden bu yana sosyal kardiyografimizdeki piklere bir bakın. Halkın ısmarlanmış senaryolarla nasıl gerildiğini, nelerin dayatıldığını, hangi değerlerin horlanıp itibardan düşürüldüğünü, mağdurların üzerine kimlerin gururlarını bina ettiğini hatırlayın. Toplum hafızasının önce silindiğini, sonra "kutsal devlet" buyruklarıyla formatlandığını düşünün. Sonra hepsini uçlarından çekip, 22 temmuz erken seçimini hazırlayan ibretamiz olaylarla bütünleştirin. Kimler ne diyorlardı? Hangi korkuları pompalıyorlardı? Olumsuzluk ve kötümserlikle örülü o koca öbeği milletin önüne nasıl dikiyorlardı? Bir ömür korkularla yönetildik. Bir insan uzun süre aldatılıp, korkutulabilir. Ama koca bir toplum ilânihaye kandırılamaz. Korkunun da, bilmememin de bir sonu olacaktı. Oldu da. 2007 Türk halkının korku ve bilmezlik eşiğini aştığı, taşları yerli yerine koyacak normalleşme döneminin başladığı tarihtir. Bazıları kaçıncı cumhuriyette olduğumuzu merak ediyor. Numarası değil önemli olan. Siz içine bakın. Cumhuriyetin ne kadar demokrasi, hak ve özgürlük taşıdığına, çağı ne kadar doğru algılayıp yorumladığına kafa yorun. Her yılın sonunda yılın olayı ve kahramanını seçmek âdettir. Bence ülkemizde yılın olayı demokrasi tarihimizin en önemli refleksi olan 22 temmuz seçimleri, kahramanı da vesayet rejimine hayır deyip, toz duman arasında şaşırmadan muasır medeniyete yönelen Türk halkıdır. Yolu açık olsun...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.