Gün geçmiyor ki Amerika'yla ilgili bir kitap, düzinelerle dergi, yüzlerce makale yayınlanmasın. Beğensek de, beğenmesek de ABD'nin hareketlerini takip etmek, niyetlerini kestirmek, kendimizle alâkalı yorumları yapmak durumundayız. Tarihi daha iki yüz seneyi bulmamış. Avrupa'dan, Afrika'dan, Güney Amerika'dan göçenlerin, kaçanların kurduğu bir ülke. Avrupa'yla ilgisi yüz yıl önce başlamış, İkinci Dünya Savaşında bağlarını perçinlemiş. Birleşmiş Milletlerin kurulmasına, insan haklarının savunulmasına öncülük etmiş. Soğuk savaş döneminde komünizme karşı hür dünyanın bayraktarlığını yapmış, demokrasiyi savunmuş. Bazen de deniz piyadelerini göndererek, yolsuzluklara batmış liderleri korumuş(!) İşine geldiğinde zalim iktidarları desteklemiş. Sovyetlerin dağılmasından sonra rakipsiz kalan bu ülke, şimdi dünyaya kendi menfaatlerini dayatıyor... Amerika'nın bu gücü nereden geliyor? Tarihte güç; silâh demekti, ordu demekti. Sonra nüfus ve iktisadî güç buna eklendi. Günümüzde nüfus, ordu ve ekonomi yine önemini koruyor. Ama yetmiyor. Şimdi bilgi, teknoloji ve siyâsî güç ile de destekleniyorsa süper devlet olunuyor. Amerika tarihte iktisadî, teknolojik, askerî ve siyasî gücü bir arada yakalayabilmiş tek örnek olarak bugün kurallarını koyuyor. Tüm ülkeleri bu çizgilerde yürümeye yönlendiriyor, daha olmazsa zorluyor. Küreselleşme veya yeni dünya düzeni denilen şey bu kuralların genel adıdır. Amerika'yı güçlü kılan unsurları analiz edecek olursak şu noktaların öne çıktığını görürüz. * Amerikan toplumu her kesimin tam olarak paylaştığı temel değerlere sahiptir. Aile, vatan, fırsat eşitliği, bireyin üstünlüğü, inanç özgürlüğü gibi değerler başkanların taahhüt niteliğindeki nutuklarında yer alır. * Yönetim güçler dengesine dayanır. Ferdî hürriyet ile kamusal alan tam sınırlarındadır. Başkan çok büyük yetkilere sahiptir. Dış politikayı istediği gibi yönlendirir. Ama parlamentoya hükmedemez. Kendi atadığı yüksek mahkemeye karşı sorumludur. O mahkeme Nixon'u koltuğundan etmiş, Clinton'u dünya önünde terletmiştir. * Dünyanın en güçlü ekonomisi fertlerin ve şirketlerin hür teşebbüsüyle kurulmuştur. Bilimle, eğitimle, yenilikle ve yarışmayla beslenir. Gıda ve enerji güvenliği ön plândadır. * Tek başına araştırma-geliştirme yatırımı AB+Japonya ARGE toplamından fazladır. * Yetenekli beyinleri ülkesine çekmek için özel bir gayret göstermektedir. 1990'larda Amerika'da eğitim görmüş bir milyon genç, orada kalmıştır. 2003 yılında Amerikan üniversitelerinde 312 bin Asyalı öğrenci okuyordu. Mühendislik okuyanların yarısı Amerika'da yerleşmektedir. Dünyanın önde gelen araştırmacı ve fikir adamlarını cezbedecek lâboratuvarları hazır tutmaktadır. * Kendi ülkelerinde zorlanmış, horlanmış fikir ve sanat adamlarını, zorbalardan kaçan aydınları topraklarında barındırıyor, onlar da yumurtalarını oraya bırakıyor. * Amerika bugün ihtiyaç duyduğu enerjinin sadece %16'sını ithal ediyor. Ama gün geçtikçe petrole ihtiyacı ve bağımlılığı artıyor. Önümüzdeki çeyrek asırda "petrolü kontrolüne alan, dünyayı kontrolüne alır" sözünü doğrulayan politikalar uygulayacaktır.