Avrupa Birliği'ne girme niyetimizde ve çabalarımızda en ufak bir sapma ve tereddüt olmamalıdır. Avrupa şu veya bu sebeple işi yokuşa sürer veya biz kendimize bir bahane uydurur da müzakereler çıkmaza sürüklenirse, başbakanımızın "AB kriterlerini Ankara kriterleri yapar, yolumuza devam ederiz" formülünün işleyeceğine ihtimal vermiyoruz. İçeriden ve dışarıdan pek çok güç, sebep bir araya gelir ve biz verimsiz yamaçlarda kendimizi tüketiriz. Avrupa Birliği tarihte emsali görülmemiş bir tecrübe. Bağımsız ulus devletlerin, kendi iradeleriyle bir üst organizasyonda birleşmeleriyle oluşuyor. Ama bunun ötesinde anlam da taşıyor. Devletlerin her biri kanunlarını Avrupa üst mevzuatına göre yeniden düzenliyorlar. Halkları oylarıyla bu birleşmeyi destekliyor. Parlamentoları, kurumları, mahkemeleri kullana geldikleri yetkilerinin bir kısmını terk edip, AB kurallarına tabi oluyorlar. Bu yetki devri ve birleşmeden de iktisadî ve sosyal sinerji doğuyor. AB'nin nihai amacı daha demokratik, daha şeffaf ve daha etkin olmaktır. Dünya politikasında ABD'ye hasım değil ama, onun güdümüne girmeden, keyfi hareketlerine dur diyebilecek ağırlıkta bir denge unsuru olmayı da hedefliyor. Ama şimdilik bunun hayli uzağında bulunuyor. Avrupa'da milliyetçilik esintileri yeniden başladı. Eğer bu esinti güçlenir, milliyetçilik rüzgârı hâline dönüşürse milletler tekrar sınırlarını sürgüler, eski defterleri açar, sürtüşmeler yeniden başlar. Avrupa'nın iktisadî, kurumsal ve kimlik zaafları hâlen giderilmiş değil. Birleşik Avrupa taraftarları topluma refah vaat ettiler. Roma sözleşmesi nasıl elli yıl önce Avrupa'ya barışı getirmişse, halk yeni üyelerle büyüyen ve tek para (euro)ya geçen Avrupa'nın da refahı getirmesini bekliyor. Ama bugün yavaş bir büyüme, pahalı euro ve artan işsizlik meselesini nasıl çözeceklerinin yolunu bulabilmiş değiller. Avrupa anayasası henüz oylama safhasında. Litvanya, Slovenya, Macaristan parlamentolarında, İspanya referandumla kabul etti. Fransa iki ay sonra, birkaç ülke de önümüzdeki aylarda referanduma gidecek. 15 kadar ülke bu işi ne zaman yapacağına daha karar veremedi. Halkın bilgisizlik, ilgisizlik, beklentilerine cevap bulamamak veya Türk fobisiyle AB anayasasına hayır deme ihtimali var. Danimarka Başbakanı Rasmussen referandumdan "hayır" çıkarsa ülkesinin AB'den çekileceğini açıkladı. Fransa'da "hayır" ihtimali giderek yükseliyor. İngiltere'de "hayır" çıkma ihtimali güçlü ve Ekim 2006'da referanduma gidecekler. Bir ülkenin kabul etmemesi hâlinde ortaya çıkacak manzara; göğe kadar küp dizdikten sonra en alttakini çekmeye benzer. O zaman seyredin gümbürtüyü! Avrupa kimliğini coğrafya ile bir görenler Balkanlar'ın ve Urallar'ın ötesine geçmek istemiyor. Kimliği Hıristiyanlıkla bir görenler daha bağnaz. Hem Türkiye'ye, hem de ileride kapıya dayanacak Müslüman Arnavutlara ve Bosnalılara soğukluk duyuyorlar. Demokratik, şeffaf, etkin ve güçlü Avrupa ankâ kuşu gibi, masallarda kalmasa!