Kapatmak çözüm değil, darbe hiç değil!

A -
A +

Bir tarafta partileri (AKP, DTP) kapatma davaları, diğer tarafta son tutuklamalarla yeni bir boyut kazanan Ergenekon Soruşturması ülkemizin gündemini esir almış bulunuyor. İki olayın Türkiye'de demokrasiyi askıya almak gibi bir ortak yönü var. Parti kapatmaların da, Ergenekon tipi örgütlerin de müştereki "kendi zihinlerinde" oluşturdukları "doğruları" topluma dayatarak "tek tip insanlar yığını" üretme çabasıdır. "Tek tip insan" aslında insan değil "insanımsı" bir varlıktır. Tek tip toplum da beyninden, zenginliğinden değil, kaba kütlesinden faydalanılan bir yığından ibarettir. Totaliter dayatma ama hukûku kullanarak işlesin, ama silâh dayayarak uygulansın tek amacı vardır: İktidarı tekelinde tutmak. Sâdece siyasal karar alma mekânizmaları değil, bireylerin hayatlarının en mahrem noktaları bile denetlenip biçimlendirilmek amaçlanır. Bütün vatandaşlar devletin birer hizmetçisi olarak görülür. İnsan fıtratına uymayan, toplumun farklılıklarını tıraşlayıp değersizleştiren, köleleştiren böylesi zulüm yönetimlerinden insanlık demokrasiye geçerek kurtulabildi. Partiler kurarak yönetime, iktidarı kullanmaya talip oldu. Demokrasilerde, siyasi partiler kendi görüşleri doğrultusunda oluşturdukları programları ile halkın karşısına çıkarlar ve iktidarı yarışmacı seçimler sonucunda elde etmeyi amaçlarlar. Serbest seçimler sonucunda iktidara gelen bir parti, ülke sorunlarının çözümü için demokrasi ve hukukun üstünlüğü çerçevesinde programını uygulama yetkisine sahiptir. Demokrasilerde iktidarlar ancak ve sâdece seçim yoluyla el değiştirir. Modern toplumlar "darbe" kavramını çoktan unuttular. Parti kapatmayı da çok özel şartların oluşmasına bağladılar. Bizde darbe yapmak da, parti kapatmak da günlük, rutin işlerden sayılıyor. Sanki kanıksadık, alıştık. Bütün Avrupa'da 1950'lerden bugüne kadar sadece üç siyasi parti kapatılmış. Türkiye ise, çağdaş demokrasilerde kırılması imkânsız bir rekora sahip. 1961'den bu yana Anayasa Mahkemesi marifetiyle tam yirmi dört siyasi parti kapatılmış. Bu sayıya her on yılda bir tekrarlana gelen askerî müdahaleler döneminde kapatılan siyasi partiler dâhil değil! Bizim anayasalarımızda da güya evrensel ilkelere yer alıyor. Ama uygulamada bu kriterlere aykırı hareket ediliyor, halkın tercihi yok sayılıyor. Bizde siyasi partilerin demokrasiler açısından "vazgeçilemezliği" ilkesi âdeta tersine çevrilmiş bulunuyor. Kaşının altında gözün var diyerek "vazgeçilebilir" kılınıyor. Öyle olunca da ülkemizin sorunlarına demokrasi ve hukuk sınırları içerisinde çözümler üretilmek son derece güçleşiyor. Türk halkı ister "yasal" görüntülü parti kapatmalar yoluyla, isterse "zorba örgütler ve darbeler" yoluyla "güdülme" dönemini geride bırakmaya kararlıdır. Yönetim biçimi olarak çoğulculuk ve demokrasiyi seçmiştir. Tohumun tuttuğunu, sürgünlerin Anadolu'nun en ücra köşelerine eriştiğini görmek isteyenler Van'da, Malatya'da, Konya'da, Samsun'da yükselen sese kulak versin...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.