Küreselleşme iyi mi, kötü mü?

A -
A +

Küreselleşme hakkında zihnimiz çok karışık. Çevremizde o kadar şey küreselleşmeyle ilgilendiriliyor ki neyin küreselleşme, neyin küreselleşme olmadığını anlayamıyoruz. Bazılarına göre her derde deva, bazılarına göre batı istismarının örtülü adı. Küreselleşme çoğu zaman batı tarzı hayatla veya ABD'nin dayatmacı "şahin" politikalarıyla karıştırılıyor. Zengin ve yoksul ülkeler arasındaki uçurumun derinleşmesi küreselleşmeye bağlanıyor. 19. yüzyılda dünyanın en zengin ve en fakir ülkeleri arasındaki fark 9 kat idi. Bugün 60 kat! IMF verilerine göre dünya nüfusunun %15'ini oluşturan 29 ülke dünya gayri safi hasılasının %57'sini, dünya nüfusunun %85'ini oluşturan 141 ülke dünya gayri safi hasılasının %43'ünü alıyor. Bu dengesizliği küreselleşmeye bağlamak ne kadar doğru? Küreselleşme gelir dengesizliğini körüklüyorsa batıda dengesizliğin hafif, küreselleşme karşıtı fakir ülkelerde uçurumun dehşetli olmasını neyle izah etmeli? Küreselleşme karşıtlığının altında bazen tembellik, bazen eskiye özlem, bazen de imtiyazların kaybolacağı endişesi saklı. İşin doğrusu küreselleşmenin iktisadî, siyasî, hukukî, kültürel, çevresel boyutlarını bir arada görecek zahmetli bir analiz yapmaktır. Nobel ekonomi ödülü sahibi Stiglitz, "Küreselleşme, Büyük Hayal Kırıklığı" kitabında "Nedir hakkında bu kadar iftira, hem de bu kadar övgü yapılan küreselleşme meselesi?" diye soruyor ve açıklıyor: "Temelde, ülkelerin ve dünya halklarının bütünleşmesidir. Ulaşım ve iletişim maliyetlerini inanılmaz ölçüde azaltacağı için ortaya konmuştur. Ayrıca mallar, hizmetler, sermaye, bilgi ve kısmen de insanların sınırları aşmasının önündeki sunî engellerin kaldırılması demektir." Küreselleşme ilke itibariyle hiçbir bloklaşma öngörmüyor. Tam tersine, tüm ülkeleri kucaklayacak biçimde geliştirilecek belli kurallar etrafında ticaretin ve sermaye hareketlerinin tamamen serbestleştirilmesinin herkese yararlı olacağı düşüncesinden hareket ediyor. Fakir ülkeleri de zenginleştirebilecek bu otoyol herkese açık mı? Tam değil. Uluslararası ticarî anlaşmaların ve gelişmekte olan ülkelere dayatılan politikaların sorgulanması, kararların demokratikleştirilmesi lâzım. "Ben yaptım oldu" Aksaklıklarına rağmen küreselleşme toplumların ırk, dil, renk, coğrafya, rejim, din eksenli kavgalarını kısmen de olsa bırakmalarına, birbirlerini anlamalarına yardımcı olmuştur. Çeyrek asır öncesine kadar dünya, birkaç yıl öncesine kadar da bizler ideolojilerle şerbetlenmiş bir hayat yaşıyorduk. Devletler, hükümetler, despotlar, baronlar, mahalle kabadayıları güçlerinin yettiği kadar hükümranlık alanları çizmiş, "kendine özgü" yasaklar, öncelikler, gümrükler, korumalar, duvarlar örmüştü. Gücü yeten her aktör kendi aşiretini kurup, keyfince yönetiyordu. Hak ve özgürlük zorbaların halka takdir ettiği birer lütuftu. Küreselleşme keyfiliğin temellerini büyük nispette çökertti. Artık ülkeler yasalarını küresel toplumun değerlerine göre yapacak. Dünyanın benimsemediği kuralları kimseye dayatamayacak. "Ben yaptım oldu" diyemeyecek.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.