Önceki makalemizde Amerikalı siyaset uzmanı P. H. Gordon'un Commentaire dergisinde yayınlanan uzun mektubundan söz etmiştik. Gordon'un yazdıkları bir bakıma Amerika'nın dünyaya bakışını ve geleceğe dair plânlarını yansıtıyor. Yeni dünya düzeni denilen şeyi anlamamıza da yardım ediyor. Mektubu özetleyerek kısımlar halinde sunuyoruz: "Avrupa ve Amerika toplumları sanki ayrı gezegenlerden gelmişler gibi, aralarında derin görüş ayrılıkları var ve bu ayrılık her geçen gün artıyor. Liderler kararlarıyla çevrelerini şekillendirirler. Onlar doğru tercihleriyle aynı kampta buluşup liberal demokrasiyi geliştirmemize, yanlış seçimleriyle de ortamın tahribatına yol açacaklar. Yeni bir sayfa açmak için Şartlar Atlantik'in iki yakası arasında yeni bir sayfa açmayı gerektiriyor. Dönüp durduğumuz fasit daireyi kırıp, çözüme yönelebilmeliyiz. Amerikalılar geçen dört yılın muhasebesini yapıp, dersler çıkarmalı. Her şeye ve her istediklerini yapmaya güçlerinin yetmediğini, bütün cevapları bilmediklerini kabul etmeli. Amacına kavuşmak için dostlara ihtiyacı olduğunu anlamalı, onların fikirlerini dinlemeli, onlarla karar vermeli. Son yıllarda Orta Doğu, milletlerarası hukuk, nükleer denemeler ve iklim değişmeleri gibi meselelerdeki görüş ayrılıkları Atlantik'in iki yanındaki ittifakı bozdu. Amerikalılar emsalsiz güçlerine güvenerek kendilerini kurallardan ve sorumluluklardan müstağni göremeyeceklerini artık anlamalı, uzlaşma yollarını aramalı. Avrupalılar da konumlarını ve bakışlarını değiştirmek zorunda olduklarını kabul etmeli. Yani Bush yönetiminin meşrûiyetini tanımalı, 11 Eylül'ün Amerikan halkı üzerindeki psikolojik etkisini kavrayıp, medya ile yayılan Amerikan aleyhtarlığını önlemeli. Dahası, dünya güvenliğini sağlamada Amerikalıların ayrıcalıklı rolünü kabullenmeli, hem atom silahlarının yaygınlaşmasını, hem terörizmi önlemede ona yardımcı olmalı. Avrupalıların genişleme ve birleşme çabalarının barışa yaptığı katkı önemli, ama yetmez. Onlar sınırlarının ötesinde de barış ve güvenliği sağlamada daha fazla sorumluluk yüklenmeli. Avrupa Birliği masada yer almak istiyorsa, Amerika'nın gücünü nasıl kısacağını araştırmaktan vazgeçip, onunla stratejik ortak olmak zorunda. Amerikalılar, müttefikleri olmazsa dünyayı yönetmenin ne kadar zor ve pahalı olduğunu anlamaya başladı. Irak tecrübesi çok ders verdi. Şu anda 2003'tekinden çok farklı bir durum var. Eğer Avrupalılar yaparız, ederiz lâflarının ötesinde gerçek bir katkı sağlarsa, Amerika onları kucaklamaya hazır. Ama hiçbir şey koymadan uzlaşma beklememeli. Aslında Avrupa'dan yeni şeyler talep edilmiyor. İkinci Harbin ardından Avrupa'daki Amerikan gücü şimdikinden çok daha fazlaydı. Soğuk savaşı kazanmak için güçlerimizi ve kalplerimizi birleştirmiştik. Ve liderleriniz, bu savaşın Amerikan önderliğinde kazanıldığını çok iyi bilirler. Bugün de bunca tehdit ve terör varken, kitle imha silahları yaygınlaşırken Amerika'nın gücüne ve liderliğine muhtaçsınız, o da sizden destek istemektedir. Yeni liderlik doktrini birlikte hareketin; en güçlü olanın re'sen harekete geçip, ortaklarını yardıma çağırması şeklinde gerçekleşeceğini öngörmektedir. Amerika'nın askerî gücü hiç bu kadar büyük olmamıştı, ama moral gücü de bu kadar hiç düşmemişti! Bunu dengelemek gerekiyor."