Teknolojinin insanlığı nereye götüreceği hususu tartışmaların odağında yer almaya devam ediyor. Yüz yıl önceki dünya ile günümüzü kıyasladığımızda, aradaki fark kimsenin hayâline, havsalasına sığmıyor. Sadece bize mahsus değil, bakın dört anekdot nakledeceğim: Yüz yıl önce Amerika patent dairesi başkanı olan Schark Guillet buluşlarda ve teknoloji geliştirmede insanlığın sınırlara dayandığına inanmaktadır. Zamanın ABD Başkanı McKinley'e "başkanım" der "dünyada keşfedilecek ne varsa keşfedilmiş, bütün buluşlar yapılmıştır. Artık patent dairesini kapatabilirsiniz!" 1923 fizik Nobel'inin sahibi Amerikalı Robert Millikan o zamanki Milletler Cemiyetinde entelektüel iş birliği komisyonunda da görevli idi. Millikan onca bilimsel derinliğine rağmen "İnsanlığın atomun gücünden faydalanma imkânının bulunmadığına" inanıyordu. Oysa yirmi iki yıl sonra atom bombası patlatıldı. Bugün yüzlerce nükleer santralde enerji üretiliyor. Ayrıca tıpta, astrofizikte ve cisimlerin ömürlerini tespit etmeye kadar çok çeşitli alanlarda kullanılıyor. Laboratuarlarda atomun daha derinlikleri araştırılıyor. Dünyaca meşhur MIT ve Harvard Üniversitelerinin seçkin bilim adamları 1983 yılında toplanmışlar, keşfedilen çok büyük kapasiteli ve hızlı bir bilgisayar üzerinde konuşmaktadırlar. Herkes buluşun olağanüstü olduğunda hemfikirdir. Ama bir şeyden endişe ediyorlar: Bu kadar kapasiteli ve pahalı cihazı kim alacaktır? O bilgisayardan ancak dünyanın en büyük iki yüz şirketinin satın alacağını düşünürler. Bu ise ekonomik bir sayı değildir. Oysa beş sene içinde yüzlerce daha kapasiteli, on milyonlarca bilgisayar tüm dünyada satılmıştır. Şu anda masamdaki bilgisayar 22 yıl önce Amerikalı bilim adamlarının tartıştığı bilgisayardan 1000 kat daha güçlü ve hızlı. Üstelik 100 kat daha ucuz! Dördüncüsünü kendi hayatımdan aktaracağım. 1970 başları, Ege Üniversitesinde asistanım. Telefon o zamanlar kimya! Bakan onayı ile bağlanabiliyor. Şehirlerarası görüşme yapmak üzere gece tenhalığından bilistifade postahaneye gidiyoruz, numaramızı yazdırıyoruz. İki saat sonra anons ediyorlar: "Muhsin Abay, Karaman, telefonunuz hazır. Üç numaralı kabin..." 1972 yılında İzmir'de evime telefon almak için kayıt yaptırdım. Tam 12 yıl sonra sıram geldi! Bugün bir sabit, iki cep telefonu ve 24 saat kesintisiz internetle iletişim içindeyiz. Türkiye'de iki kişiden birinin cep telefonu, her evin telefonu var. Teknoloji hızı artırıp, dünyayı küçülterek hayatımızı değiştiriyor. İsteyen herkes internetle uçsuz bucaksız bilgi otoyollarında dolaşabilir, sınırlara takılmadan dünyanın ücra köşelerine sanal geziler yapabilir. Alır, satar, haberleşir, öğrenir. Tartışma gruplarına katılır, tanımadığı insanlarla ortak çalışmalar yürütebilir. İktisattan siyasete, kültürden eğitime, tıptan ticarete tüm alanlarda büyük bir dönüşüm yaşanmaktadır. Buna küreselleşme diyoruz. Bu dönüşüme direnmenin bir anlamı yok. Dönüşümün boyutunu kavrayamayanlar küresel rekabette marjinalleşmeye mahkûm olacaklar.