Yazıma başlık bulmakta zorlandım. Dilimizde hoşa gitmeyen bir şey konuşana "dilini eşek arısı soksun" diye ilenirler ya, ondan korktum. Garç gurç sesli ingilizce "mortgage" kelimesini kullanmak istemiyorum. Morgıç; bir taşınmazın ipotek edilmek suretiyle uzun vadeli krediyle satın alınması diye tarif ediliyor. Açıklamak için yine yabancı kelimeleri kullanmak zorunda kalmak hoş bir şey değil. TDK karşılık olarak "tutulu satış" diyor. İnşallah tutar... Konumuza dönelim: Bir mesken sahibi olmanın önemini anlatmak için "Dünyada mekân, âhirette imân" diye özleştirdiğimiz ifadeden her halde daha güzeli bulunamaz. Başını sokacak bir ev sahibi olmak hepimizin yıllar süren hayali idi. Doğduğunda bütün dünyalığı hazır olan bir azınlık dışında, bu hâlen milyonlarca insanımızın rüyası olmaya devam ediyor. Fakirlik, nüfus artışı, hızlı şehirleşme, işsizlik, verimsizlik, tüketim iştahı, tasarruf azlığı diye bir fasit dairenin içine düştük, ev sahibi olamadan bugünlere geldik. Birinci Beş Yıllık (1963-67) Kalkınma planına baktım. 1960 nüfusumuz 28 milyon. Konut sayısı 3.5 milyon, konut açığı 220 bin. Üstelik o günlerin konut kavramı çok mütevazı idi. Evlerin üçte ikisi tek veya iki odalıydı, çoğu kerpiçten yapılıydı. 2.5 kişiye bir oda düşüyordu. Üç odalı evler, 100 metre kare genişlik, kaloriferli daire lüks sayılıyordu... 2007-13 yıllarına ait 9. Kalkınma Plânında konut sayısı, konut ihtiyacı ve bu açığın nasıl kapatılacağına dair herhangi bir bilgi bulamadım! Plân yapıcılarımız konuyu TOKİ'ye havale etmişler anlaşılan... Şimdi nüfusumuz 73 milyon. Âcil konut ihtiyacımız ise Toplu Konut İdaresi (TOKİ), DPT, TÜİK verilerine göre üç milyona yakın. Yani kırk yıl önceye göre nüfusumuz 2.6 kat artmışken, acil ev ihtiyacı 14 katına çıkmış! Acaba neden? Elli yıl önce "başını sokacak bir delik" diye tarif ettiğimiz, taşıma suyla ve idare lâmbasıyla yetindiğimiz, mütevazı ev kavramıyla bugünkü talebi açıklayamayız. O vakitler ev sahibi olanlar da evini yenilemek istiyor. Nüfus artışından ve hızlı şehirleşmeden doğan diri bir talep var. Üstelik aileler küçüldü, çekirdek aileye dönüştü. Geliniyle, torunuyla üç nesil bir arada oturan geniş aileler kalmadı. Kimse iki odalı, dar mekânlara sıkışmak istemiyor. Bunlara âfet bölgelerinde kalan, fay hattında bulunan ve gecekondu ıslah projesine dahil olan evleri de dahil edersek ülkemizdeki konut açığının yüksek olmasının sebepleri daha iyi anlaşılır. Yeni bir dönemin başlangıcındayız. Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun tasarısı TBMM Başkanlığına 2005 sonlarında gelmişti. Teknik, hukukî, malî ve iktisadî zemin ancak oluştu ve beş gün önce kanunlaştı. Kanun uzun vadede birçok faydalar sağlayacak. Elbet bazı aksamaları da ortaya çıkacak ve düzeltmeler yapılacak. İktisadî, siyasî ve sosyal yeni bir dönemin başlangıcındayız. Milletimize hayırlı olsun. Çarşamba günü devam edeceğiz.