Yarın dünya su günü

A -
A +

Son elli yılda kaydedilen bilimsel ve teknik gelişmeler insanlarda iki yönlü bir duygunun uyanmasına yol açtı. Asırlardır yapıla gelen üretim, tüketim alışkanlıkları ve iletişim şekli ile son çeyrek asırda kullanıma sokulan imkânları karşılaştırınca bir kısmının başı döndü. Uzaydaki birkaç gezegene uydu fırlatınca, yeryüzündeki her noktanın fotoğrafını çekebilen cihazları boşluğa raptedince, hele genlerle oynayıp, sentetik bitkiler ve hayvanlar elde edebileceklerini hissedince, kibirlenenler oldu. Onlar "insanın gücü artık sınırsızdır" zannetmeye başladılar. Ama bu keşiflerinin bir başka etkisi daha oldu. Yaşadığımız gezegenin son derece hassas bir ekosistemi bulunduğu; suyun, havanın, toprağın sınırlı birer kaynak olduğu, bir hesap üzerine yaratıldığı, bu denge bozulursa faturasının mutlaka ödeneceği öğrenildi. Tabiatı istismar etmek için var hırsıyla saldıranlar enerjileri yanlış tükettiler. Hesap dışı gazlar ürettiler. Yer küremizi şefkatle saran, zararlı ışınlardan koruyan ozon şalını yırttılar. Arzın boşalttığı enerjinin uzaya çıkmasını engelleyip, dünyaya geri dönmesine yol açan sera etkisini davet ettiler. Dünya ısındı, iklimler değişti. Kasırgalar, tsunamiler ve çölleşmeler ardı ardına geldi. Birçok canlı nesli tükendi. Ve insanlar aczini anladı. İşte yarın çeşitli etkinliklerle anılacak su günü bunları düşünmek için bir fırsat. Şu rakamlarla gururlanır mısınız? Kâşif ve diplomat Benjamin Franklin "Suyun değerini kuyu kuruduğu zaman anlarız" demiş. Bugün maalesef dünyanın büyük bir bölümü, Franklin'in işaret ettiği gerçeğin ne kadar doğru olduğunu deneyerek öğrenmiş bulunuyor. Son asırda dünya nüfusu üç kat artarken, su tüketimi yedi kat artmış. Kişi başına düşen su miktarı son 40 yılda yüzde 40 azalmış. Dünyadaki suyun sadece yüzde üç buçuğu tatlı. Bunun %99.5'i buzullarla bağlı veya yer altında saklı. Akarsular ve göller sâdece binde beş. Bir damla yılda 42 defa buharlaşıp, yağmur olarak tekrar düşüyor ve bizler bu bereketle yaşıyoruz. Ama hırslı ve kibirli insan yıllardır suyu yanlış kullanıyor, kirletiyor, israf ediyor. Bir milyar insan susuzluk çekiyor, iki milyarı kirli su içiyor. Her gün kırk bin can susuzluktan uçuyor. Kana kana içmek bir nimet, vücutta kullandıktan sonra, idrarla boşaltmak ayrı bir nimet. Abbasî halifesi Harun Reşit'e sorarlar: - Susuz kalsan, ölmemek için yarım bardak suya servetinin yarısını verir misin? - Elbette. - Peki suyu içtikten sonra, idrar yapamayıp, zehirlenecek olsan, bu suyu vücudundan atmak için servetinin kalan yarısı verir misin? - Elbette! Aksi halde ölürüm. Bu cevapları alan dostu, hükmünü verir: - Bir bardak suya değmeyen saltanatı neyleyim!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.