Bu yıl iki takvim neredeyse çakıştı. Dün miladî yılbaşı idi. 10 Ocak günü de, 1 Muharrem 1429, hicrî yılbaşı. Hepimiz için, bütün insanlık için barış, mutluluk ve başarılarla dolu bir yıl olmasını dileriz. Zamanı saatle ölçülen, kronolojik bir dizi olarak algıladığımızda dünle bugün arasında bir fark yok. Dün 24 saatti, bugün de 24 saat. Yarın da 24 saat olacak. Âlimin saati ile, zalimin saati de 60 dakika. Ameliyat masasında yatanla, sörf yapanın, çocukla dedesinin de. Eğer zamanı dakikayla, tik-taklarla ölçersek. Zamanın anlamı bu kronolojik seriye vücudumuzun, mevsimlerin biyolojik ritmini, duygu ve beyin enerjisinden beslenen derûnî ve entellektüel boyutları da eklediğimizde ortaya çıkar. O zaman 365 gün, saatin tik-taklarından öte bir çap, hacim ve anlam kazanır. Yeni yılda haz alarak yaşamak ve başarılı olmak büyük ölçüde kendi tutumumuza bağlı. Meselâ her birimiz 2008 yılında en önemli saydığımız üç hedef belirler ve vaktimizi bu hedefleri gerçekleştirmek için değerlendirebiliriz. Bu üç hedef yemek, işe gitmek, tabiî ihtiyaçlarını karşılamak, istirahat etmek gibi günlük rutin eylemlerimizin dışında bir şeyler olmalı. Günün bu sıradan işlerini düzene sokarak daha etkin olabiliriz. Demek istediğim üç hedef bir yıla değmeli, hayatımızın nirengi noktaları olmalı. Meselâ sigarayı bırakmak veya kilo vermek gibi sağlığımızı ilgilendiren şeyler. Kişisel gelişmemizle, gelirimizi artırmakla ilgili hususlar. Gezi programı yapmak veya bir eser vermek olabilir. Herkesin işine, yaşına, hâline göre bir programı olmalıdır. Bir talebenin asıl hedefi o yıl derslerini çok iyi öğrenmektir. Sınıf geçmek her zaman öğrenmek anlamına gelmeyebilir. Bendeniz emekliyim. Artık işim yazmak olduğuna göre, kendime iyi bir okuma/araştırma/öğrenme programı yaptım. Her ay iki yeni kitap, her hafta üç araştırma makalesi okuyacağım. Günün rutinlerini düzenleyeceğim, bahçe işleri yapacağım ve sporu ihmal etmeyeceğim. Tatil ve gezi programı da ekledim. Tabiî, yorganım yettiği kadar ayaklarımı uzatacağım... İşin püf noktası: Her sabah kalktığımızda büyük hedefin neresinde olduğumuzu düşünüp, günümüzü ona göre düzenlemek ve asla sapmamak. Ülkemizde beklentilerimiz Kendi programlarımızı yapar ve kararlılıkla uygulayabiliriz. Ama mutlu olmamıza yetmez. Ülke gündemi bizleri motive etmeli, karabasanlar gibi üstümüze çökmemeli. Ferah bir gönülle, uzun solukla geleceğe bakabilmeliyiz. Düşler kurabilmeliyiz. Siyasetten ve kurumlarımızdan beklentimiz bu. Laiklik ve irtica hiçbir zaman halkın gerçek gündemi olmamışken, beş ay öncesine kadar "cumhuriyet tehdit altında, irtica geliyor" diye huzurumuzu kaçırdılar. Hükümetle devlet çatışma hâlindeydi. Şimdi aynı başbakan, aynı hükümet, aynı bürokrasi başımızda. Ama irtica yok, çatışmanın yerini dayanışma aldı. Sistem farklı çalışır oldu... Düşünüyorum, bir tek Sezer düştü eski zincirden, yerine Gül geldi. Araya da 22 Temmuz girdi. Demokrasinin gücü bu olsa gerek.... Şimdi sıra terörü gündemden düşürmekte. Sırada insanı öne çıkaran, devlete kul etmeyen yeni, sivil bir anayasa yapmak var. 301'in eli kulağında, ya gidecek, ya değişecek. 2008'de Sosyal Güvenlik Yasası da uygulanmaya başlarsa üç büyük hedef olarak yeter. Bütçe ve ekonomik tedbirler zaten günün rutinleri olarak düzenlenip, sürdürülmek durumunda... Bizler kendi önceliklerimizin peşinde, devletimiz de yukarıdaki projelerin arkasında olduğunda 2008'i kazanç hanesine yazabiliriz.