Dün­yâda ve âhırette sıkıntılardan kurtulmak için...

A -
A +
İmâm-ı Rabbânî hazretleri, Mirzâ Fethullah-i Hakîm'e yazdığı bir mektupta; faydalı işler ve namaz hakkında buyuruyor ki: Allahü teâlâ, sizi, beğendiği işleri yapmaya kavuştursun! İnsana önce i'tikâdını, îmânını düzeltmek lâzımdır. Bundan sonra, sâlih, yarar işleri yap­mak lâzımdır. İbâdetlerin hepsini kendinde toplayan ve insanı Allahü teâlâya en çok yaklaştıran yarar şey, namâzdır. Peygamberimiz "aleyhissalâtü vesselâm" (Namâz dînin direğidir. Namâz kılan kimse, dînini kuvvet­lendirir. Namâz kılmayan, elbette dînini yıkar) buyurdu. Namâzı doğru dü­rüst kılmakla şereflenen bir kimse, çirkin kötü şeyler yapmaktan korun­muş olur. Ankebût sûresinin kırkbeşinci âyetinde meâlen, (Doğru kılı­nan namâz, insanı fahşâdan ve münkerden herhâlde uzaklaştırır) buyuruldu.
İnsanı kötülüklerden uzaklaştırmayan bir namâz, doğru namâz değil­dir. Görünüşte namâzdır... Bununla berâber, doğrusunu yapıncaya kadar, görünüşü yapmayı elden bırakmamalıdır. Büyüklerimiz, "Bir şeyin hepsi yapılamazsa, hepsini de elden kaçırma­malıdır" buyurdu. Sonsuz ihsân sâhibi olan Rabbimiz, görünüşü hakîkat ola­rak kabûl edebilir. ["Böyle bozuk namâz kılacağına, hiç kılma" dememelidir. Bu sözü din düşmanları çıkarmıştır. "Böyle bozuk kılacağına doğru kıl!" de­melidir. Bu inceliği iyi anlamalıdır.]
Namâzları cemâat ile ve huşû ve hudû' ile kılmalıdır. Çünkü, insanı dün­yâda ve âhırette felâketlerden, sıkıntılardan kurtaracak ancak namâzdır. Mü'minûn sûresi başındaki âyet-i kerîmede meâlen, (Mü'minler herhâlde kurtulacakdır. Onlar, namâzlarını huşû ile kılanlardır) buyuruldu...
Tehlike, korku bulunan yerde yapı­lan ibâdetin kıymeti kat kat dahâ çok olur. Düşman saldırdığı zamân, as­kerin ufak bir iş görmesi, pekçok kıymetli olur. Gençlerin ibâdet etmele­ri de, bunun için dahâ kıymetlidir. Çünkü, nefslerinin kötü isteklerini kırmakta ve ibâdet etmek istememesine karşı gelmektedirler. Eshâb-ı Kehf, bir hicret yaparak din düşmanları arasından çıktıkları için şerefli oldular. Peygamberimiz "aleyhi ve alâ âlihissalevâtü vettehıyyât" bir hadîs-i şerîfte, (Fitnenin, fesâdın çoğaldığı zamânda ibâdet etmek, hicret ederek be­nim yanıma gelmek gibidir) buyurdu...
Görülüyor ki, din düşmanlarının güçlük çıkarması, ibâdetlerin şerefini artırmakta, sevâbı kat kat çoğalmaktadır. Zarar yapmak istemeleri, Müslümânlar için faydalı  olmaktadır...
Da­ha ne yazayım? Oğlumuz Şeyh Behâeddîn, Allah adamları ile görüşmekten sıkılıyor. Zenginlerle, dünyâya düşkün olanlarla bulunmak istiyor. On­larla düşüp kalkmanın, insanı felâkete götüreceğini anlayamıyor. Onların yağlı, tatlı yemeklerinin zehir gibi gönlü öldüreceğini, ahlâkı bozacağını dü­şünemiyor... Amân, amân kötü arkadaşlardan kaçınız! İnsanın dînine, îmâ­nına saldıran tatlı dilli, güler yüzlü korkunç düşmanlara aldanmamak için, çok uyanık olunuz. Sahîh olan hadîs-i şerîfte "alâ masdari-hessalâtü ves-selâm" (Mal ve mevki sâhiplerine, malı için, makâmı için alçalan kimse­nin dîninin üçte ikisi gider) buyuruldu. Mal için, mevki kazanmak için, İs­lâm düşmanlarına eğilenlere, dinlerinden, ibâdetlerinden vazgeçenlere ya­zıklar olsun! Sonsuz nimetleri, saâdetleri, birkaç günlük eğlence için el­den kaçırıyorlar...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.