Akıl... da hangi akıl?

A -
A +

100 yıl önce batı tefekküründe vicdan sorgulanıyordu. Rus klasikleri, Fransız romanları sürekli olarak vicdanı, yani maneviyatı eleştirdiler. Pozitivizm, materyalizm, nihilizm gibi fikir akımları, maneviyatı ve inançları yok saydı. Çağımızda ise sorgulanan artık vicdan değil, akıl. İnsan aklını herşeyin üstünde tutan, neredeyse idolleştiren fikirler, şimdi insan aklının ürettiği vahşeti, yıkımı, bencilliği tartışıyor. Sanayi devrimini, teknolojik dönüşümü aklın zaferi olarak tarif edenler, maddi refahı artıran bu gelişimlerin, yine insan aklı elinde nasıl birer ölüm ve felaket makinasına dönüştüğünü idrak etmeye çalışıyorlar. Orhan Pamuk, ilk Türkçe yazan romancı olarak Nobel'i aldığında -algılamada seçicilik diyebilirsiniz ama- o güne kadar dikkatimi çekmeyen bir çelişki takıldı zihnime. Pamuk'la ilgili değil ama, ödüle ismini veren Alfred Nobel ile ilgili. Bugün bilim, edebiyat ve dünya barışına katkı alanlarında verilen, ve hatırı sayılır para da içeren bu ödülün kurucusu, aslında dinamit denilen dumansız patlayıcıyı bulan ve satışından büyük servetler kazanan bir bilim adamı. İnsan eli... Nobel'in inşaatlarda, madenlerde kullanılması için bulduğu, yani insan refahına katkı sağlayan bir madde, yine insan eliyle bir tahrip ve öldürme aracına dönüşmedi mi? Sayısız insanın ölümüne, binlerce tahribata sebep olan dinamitin buluşçusu Nobel adına dünyanın en saygın barış ödülünün verilmesi ironik bir çelişki değil mi sizce? İşte aklın sorgulanmasına da bu ve benzeri çelişkiler yol açıyor. Aslolan akıl değil, o aklı kullanırken iyiye, doğruya ,güzele yönelten vicdan, inanç ve ahlak değerler manzumesidir. İnsanoğlu aklıyla iyiyi kötüden, güzeli çirkinden ayırdedebilir. Lakin onu iyiye, güzele yönlendiren ruhudur, hisleridir, maneviyatıdır. Hedonist düşüncenin tıkandığı, pozitivist iddianın teklediği yer de burasıdır. Bizler, akıl, ruh ve mana ikiliminin ideal bir terkiple harmanlandığı bir iklimin çocuklarıyız. Belki madde olarak batılı toplumların seviyesine erişemedik ama, hislerimiz ve ruhumuzla onlardan ilerideyiz. Onlar gibi tüketemesek de, onlardan daha sahiciyiz; zira merhamet, sevgi, şefkat, diğergamlık,yardımseverlik, paylaşım gibi "hissi unsurlar" hayatımızı yaşanılır kılmaya devam ediyor. Devam etmeli de...Eğer "insan" olmanın tadına varmak istiyorsak...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.