Forum İstanbul tarafından düzenlenen uluslararası toplantının ilk günü, kriz ve sonrası için herkesin ümit ve endişe arasında gidip geldiğini gösterdi. Devlet Bakanı Ali Babacan, Türkiye'nin düşük borç oranı ve bütçe açığı ile güçlü bankacılık sistemi sayesinde kriz bitiminde hızla büyüme sürecine gireceğini belirtirken "canlanma işaretleri var ama bunun kalıcı olup olmadığını anlamak için henüz erken" diyerek temkini de elden bırakmıyor mesela... Krizden en büyük darbeyi yiyen sanayicilerin hükümetin teşvik ve istihdam paketleriyle yaralarını saracağını söylüyor Babacan... 2001 krizinden sonraki ekonomik reform paketinin mimarı olan Kemal Derviş ise, Türkiye'nin iç tasarruf oranının yetersiz olması yüzünden cari açık vererek büyüdüğünü, bunun da dış kaynağa bağımlılığı artırdığını belirtiyor. Bu büyüme modelinin sürdürülebilir olmadığını söylüyor. Kriz sonrasında da yabancı kaynağın eskisi gibi bol olmayacağını ve Türkiye'nin mutlaka iç tasarruf oranını % 30'lara çekecek bir ekonomik program uygulaması gerektiğini belirtiyor Derviş... Yani başkasının parasıyla değil, kendi paramızla büyümemiz gerektiğini söylüyor. Hindistan ve Brezilya örnekleri, iç tasarrufun yatırıma döndüğü ülkelerin krizi az hasarla ve küçülmeden atlatacaklarını gösteriyor. Derviş'in "tasarruf, mutlaka tasarruf" vurgusu gelecekte en büyük 10 ekonomiden birisi olma hedefi olan Türkiye için gerçekten dikkate alınması gereken bir uyarı... Bilançolar eriyor IMF eski başkan yardımcısı Anne Krueger ise önceki krizlerin finansal sistemi etkilediğini ama bu defa şirket bilançolarının da hasar gördüğünü belirterek "bu durum krizin geleceğini görmemizi zorlaştırıyor" diyor. Bu tespiti, reel sektörü hep gözardı edip sadece maliye politikalarını önemseyen IMF'nin eski yöneticisinin yapması da ayrı bir ironi tabii... Yine de iyimser olmak için sebepler var diyen Krueger, yıl sonuna doğru ABD'de varlık fiyatlarında artışlar olabileceğini, bunun da tıkanan mali sistemi yeniden işlemeye başlatacağını öngörüyor. Forum İstanbul, krizin tanımı ve sebep sonuç ilişkilerinin tarifi noktasında dahi iktisatçılar arasında bir mutabakat olmadığının ama yine de krizden çıkış için ümitvar olma konusunda bir görüş birliğinin oluşmaya başladığının görülmesi bakımından ilginç bir platform oluşturdu. Bakalım 2. gündeki konuşmalar da bu tabloyu teyid edecek mi?