Petrol, yerin altından ilk çıkarıldığı günden beri, bulunduğu coğrafyaya hep kargaşa getirdi maalesef. Halen de öyle. İşte Ortadoğu, Kuzey Afrika, Kafkaslar, Latin Amerika... Dünya enerji tüketiminin yüzde 40'ının petrol, yüzde 23'ünün doğal gaz olduğunu, bu iki maddenin en çok bulunduğu yerlerin de saydığım coğrafyada olduğunu düşünürseniz, petrol-kargaşa bağlantısını çözebilirsiniz. Türkiye'nin bu kara sıvı ile ilgisi iki yönde. Petrol ithal eden bir ülke olarak fiyat ve miktar hareketlerinden etkileniyor. Diğer etki ise coğrafi. Petrol üreticisi olmamakla birlikte, yukarıdaki petrol üretim coğrafyasının tam ortasında yer alıyor Türkiye. Üstelik, Kafkas ve Ortadoğu petrolünün azımsanmayacak bir miktarının da kendi toprakları üzerinden taşınması planlanıyor. Yani ekonomik olduğu kadar, stratejik tesirleri de var. Jeostratejik konular beni aşar, onu "stratejileri yiyip yutmuş" yazarlara bırakıp, işin parasal tarafına kafa yoralım. Tedbir-Tevekkül Petrolün fiyatı kontrol edilemeyen değişken bizim için. Tüketimi de kısa vadede yönetmek mümkün değil. Yani "bu meret pahalılandı, az alalım" diyemiyoruz. Ülkenin ödeyeceği petrol faturası önceden tahmin edilebilir ama bugünden yarına azaltılamaz. Türkiye son 20 yılda 1,8 ile 4,8 milyar dolar arasında yıllık petrol ithal etmiş. Toplam ithalattaki payı son yıllarda yüzde 6-7 üzerine çıkmamış. 2004 ilk yarısında da petrolün menfi tesiri yok ekonomi üzerinde. Ancak ilk altı ayda fiyatlar en çok 32 dolar/varil ile mayıs ayında görüldü. Yani son bir ayın 40-45 dolarlık fiyatları, ithalat rakamlarına henüz yansımadı. Fiyatlar bugünkü seviyelerde kalırsa, yıl sonunda petrol faturasının 7 milyar dolara çıkacağı bekleniyor. Bu da ithalatın yüzde 9'u demek. Son on yılın en yüksek oranı. Gerçi Türkiye son on beş yılın en güçlü ekonomik döneminde. Yani telaşa mahal yok ama, "petroldeki artış vız gelir, tırıs gider" diyecek lüksümüz de yok. Dış ticaret açığına etki edeceğini, iç piyasada da akaryakıt temelli fiyat artışlarının enflasyon hedefini zorlayabileceğini düşünmekte fayda var. Gözümüzde büyütmeyelim bu durumu ama "yokmuş gibi" de davranmayalım. Sorunlar yok denilince yok olmuyor.