Cuma günü açıklanan aylık oranlar dezenflasyon sürecinin devam ettiğini, Merkez Bankası'nın faiz indirimlerine devam etmesinin de akılcı bir politika olduğunu gösteriyor. Yabancı sermaye girişinin zayıfladığı, içeride de kaynak ihtiyacının devam ettiği bir ortamda, MB'nin faizleri kararlı biçimde indirmesi, doğru olduğu kadar cesaretli bir politika aslında... Lakin tahvil faizleri ile bankaların kredi faizleri, bu indirimleri tam olarak yansıtmıyor. Şu anda tahvil bileşikleri ile gösterge faiz arasında 3 puanı aşkın bir fark var. Banka kredilerinde bu oran da daha da artıyor. Kredi faizleri, taşıdığı ticari riskler itibariyle belki bire bir karşılaştırılmamalı ama tahvil faizlerindeki direnç biraz düşündürücü... *** Merkez'in politika faizleri gösterge niteliğindedir. Yani piyasadaki borçlanma faizlerini etkilemek amacındadır. Ancak bu etki, bilhassa son dönemde çok sınırlı kalıyor. Devletin borçlanma maliyetini belirleyen tahvil faizleri direniyor. Oysa cari açıktaki hızlı gerileme, devletin dış borç ihtiyacının fazla olmayacağını gösteriyor. Piyasa ise, buna rağmen gösterge faizin üzerine birkaç puan risk primi eklemeye devam ediyor. Bunun ana sebebi bütçe açığı üzerindeki tereddütler... İç talebi canlandırmak için hükümet bütçeye yükleniyor. Teşvik paketleri, kamu ihaleleri, personel alımı krizin etkilerini azaltmaya yönelik tedbirler... Ama bunlar kaçınılmaz olarak bütçe açığını artıracak. Hazine de bu açığı karşılamak için iç borçlanmayı artıracak. Piyasanın tahvil faizlerini düşürmekte nazlanmasının arka planında bu beklenti yatıyor. *** Yaz aylarındaki bütçe performansı piyasanın faiz talebi için belirleyici olacak gibi görünüyor. Hazine sürpriz yaparak bütçe açığını dış borçlanma ile finanse etmeyi başarabilirse, tahvil faizleri de Merkez Bankası'nın oranına doğru iner. Tabii krizin seyri hakkında yeni felaket senaryoları ortaya dökülmez veya Amerika'dan yeni bir finansal çöküş hikâyeleri gelmezse...