Yıldönümü denilince, hatırlanası şeyleri düşünürsünüz genellikle. Oysa bazı yıldönümleri hatırlanası değildir ama, unutulmamasında da çok fayda vardır. Bugün 19 Şubat. 4 yıl önce, bu ülkenin umudunu heyecanını tarumar eden iktisadi felaket döneminin dördüncü yıldönümü. Kriz yerine "felaket" tabirini özellikle kullanıyorum. Zira, bir ülkenin yüzde 10 küçülmesine, 1 milyon kişinin işsiz kalmasına, varlıkların, birikimlerin yarısının buhar olmasına yol açan bir hadiseyi "kriz" diye nitelemek, biraz hafifsemek olur. İnsan hafızası unutkanlıkla maluldür. 2001 Şubat'ı, bu ülke insanının zaman zaman düşünmesi gereken bir süreçtir. Bir avuç muhterisin, dirayetsiz siyasetçilerin ve kötü bürokrasinin bir ülkeyi "mahvın kıyısına" nasıl getirdiklerini hatırlamakta yarar var. Karmaşa ve kaos 19 Şubat, bir sembol. O gün devletin zirvesinde fırlatılan Anayasa kitapçığı, ülke ekonomisinde aylardır biriken negatif enerjinin açığa çıkmasına yol açan bir tetik vazifesi gördü. Yapay gerginliklerle, halk iradesini yansıtmayan hükümet yapılarıyla, eliyle koluyla ekonominin en içine girmiş siyasetiyle yıllardır biriken bir negatif enerji... Politikayı sadece ve sadece "yandaşlarına ve kendine menfaat sağlama aracı" olarak gören bir zihniyetin egemen olduğu siyasi yapı, kalkınma ve istikrar getirecek değildi haliyle... Neticede o dönemin baş müsebbibi olan siyasilerin çoğu, ellerini yıkayıp köşelerine çekildiler; daha doğrusu geri dönmemecesine tasfiye edildiler siyaset sahnesinden. Onların karnı ağrımadı belki ama, bu ülkedeki milyonlarca çalışan, esnaf, onbinlerce şirket sahibi ve işveren, o günlerin sırtlarına yüklediği acıları çekmekle meşgul bugün de... Bu ülkenin binlerce kez teşekkür etmesi gereken müteşebbis işverenleri, basiretsiz devlet idarecilerinin dört yıl önce yıktıkları çatıyı yeniden onarmakla meşguller. O gün fırlatılan bir kitapçık idi. Ama kırılan, bir ülkenin umutları oldu. Şimdi yeniden oluşturmaya çalıştığımız umutlar...