Haftalardır tüm dünyayı sarsan ve muhtemelen aylarca da sarsacak şiddetli finans krizine neyin yol açtığını, bu işin profesyonellerinin dışında anlayabilen yok. Herkes, bir yıl öncesine kadar kulaklarından para fışkıran piyasaların, kâr üstüne kâr ekleyen bankaların nasıl olup da "para darlığına" düştüğüne akıl erdirmeye çalışıyor. Durumu kendi meşrebine göre yorumlayıp "ideolojik" neticeler çıkaranları saymazsak, herkes bu çöküşün sebebini anlamanın derdinde... *** MÜSİAD'ın düzenlediği ve 60 ülkenin katıldığı IBF kongresindeki konuşmacıları dinlerken bu "yakıcı sorunun" cevabını aradım. IBF başkanı Erol Yarar "piyasayı putlaştıran batı ekonomisini" sebep olarak gösterirken, doları altının yerine ikame eden "Bretton-Woods" anlaşmasının 64 yıl sonra değiştirilmesinin gündeme gelmesini "batı kapitalizminin çelişkisi" olarak yorumladı. Başbakan Erdoğan ise finansal çöküşün sebebini "halkın lisanına" tercüme etti: Malı değil havayı satmak. İktisadi mantıkla izah edilemeyen spekülatif değer artışları ve "oluşturulan" kaydi değerler üzerinde yükselen finans piyasalarının çöküşünün basit ama net izahı bu aslında... *** Petrol gibi temel bir malın fiyatı birkaç hafta önce 140 dolar iken bugün 70 dolar ise ve bu sürede "iktisadi" arz ve talepte bariz bir değişiklik olmadıysa, o zaman bu malın "hakiki" değerinin üzerine bindirilmiş spekülatif, yani olmayan taleple ve matematik oyunlarla şişirilmiş bir fazla değer var demektir. Bu köpük de eninde sonunda sönecektir. Petrolün "gerçek" değeri ile spekülatif değeri arasındaki fark, -Başbakan'ın tarifine atıfla- "havadır." Bu "havanın" alınıp satılmasıyla oluşan değerin de kalıcı olmayacağı ve bir gün -mutlaka- söneceği açıktır. Piyasa ekonomisi "hakiki" arz ve talebin serbestçe buluşması ve ticaretin "doğal seyrinde" yapılabilmesi demektir. Dolayısıyla suçlu "serbest piyasa ekonomisi" değil, serbest piyasayı "kuralsız spekülasyon yapmak" zanneden finansal mühendislik cambazlarının "havayı mal gibi satan" hırsları ve doymayan kâr iştahıdır.