Gökmedrese, Çifte minareli, Şifaiye, Buriciye medreseleri... Ulu camii... Kazdağı'ndan doğan, Kızılırmak... Sevimli, akıllı, müthiş bir köpek Kangal... Bir milletin kurtuluşunda karar verilen Mekteb-i Sultaniye... Ve bir de, Yiğidolara yakışan Türk futbolunun göğsünü kabartan "Yiğit" bir takım: Sivasspor... *** Tarihi ve tabiat güzelliklerinin hepsi burada... Hayranlık duyulacak tüm mükemmellikler burada... Geçmişindeki övünç ve gurur duyduğu, her biri "unutulmazlar" listesine, şimdi bir yenisini ekledi Sivas... Sivasspor bu, zincirin son halkasının adı... Hani şu, birkaç gün önce G.Saray'la 5-3'lük inanılmaz mücadeleye imza atan Sivasspor... Erkekçe, kora kor, gücünün yettiği kadar inatla sürdürdüğü bir şampiyonluk hikayesinin son virajından dönmüş Sivasspor... Bu takım, lige lezzet kattığı ile kalmadı sadece, bir zamanlar Mustafa Kemal'in, vatanın kurtuluşu için aldığı kararların merkezi gibi, şimdi futbolda Anadolu devriminin ayak seslerinin geldiği bir şehir oldu Sivasspor... Herkesin "Keşke bizim de böyle bir takımımız olsa" diye iç geçirdiği, rengini, ay - yıldızlı bayrağın, kırmızı ve beyazından almış bir Sivasspor var artık karşımızda... *** Teknik direktörleri Bülent Uygun'un "asker selamını" şimdi biz ona çakıyoruz... Hem de hazır olda... Hem de göğsümüz ileride, başımız dik olarak... Hak ettiği tüm güzellikleri yolluyor, Türkiye'nin insanları... Bir şehrin kahramanları için saygı ile ayağa kalkarak, gurur duyarak Sivasspor önünde eğiliyor... Kucaklamak için açılan kollar, sadece dokunmak duygusunun değil, futbolumuza yaptıkları aşının "hormonlu çıkışların" sonu olması dileği ile algıladıkları için, seviyor bu Sivas'ı, Türk insanı... O takımda, parayı pulu dert etmeyenlerin, neler yaptığını gördükten sonra, Anadolu'nun yakın zamanda İstanbul beylerine mesajlarının bir gün gerçekleşeceğine inandığı için, bağrına basıyor bizim insanımız Sivas'ı... *** Sadece 12 milyon YTL'ye kurulan bir takım... Başka şehirlerde, parasını alamadığı için hocasını kovduran, yönetime isyan bayrağı açan, ülkesine geri dönen futbolcuları gördükten sonra, bu Sivas'ı daha da bir başka sevdik biz... İlkokul öğrencilerinin aralarında topladığı 500 YTL'yi, takıma destek adına büyük bir atılım gibi görmesi boşuna değil... Deplasman giderlerinin, dernekler tarafından karşılanması, futbolcu sofralarının, hayrına kurulması boşuna değil... Her deplasmana, özel uçakları ile gidenler çoğunluktayken, ligin 33. haftasında ancak otobüsüne kavuşmuş, orta direk "vatandaş kafası" taşıyan futbolcuları olduğu için sevdik bu Sivas'ı... Hiçbir maçında, terbiye sınırlarını aşmadıkları için, meslektaşına kasti tekme savurmadığı için... Futbolu çirkinleştirmeyi akıllarından geçirmedikleri için... Canları yandığında bile ağlamadıkları, sızlanmadıkları için... Sevdik... Sevdik... Sevdik bu takımı... *** "Bizim yaptığımızı bir yabancı yapsaydı, yere göğe sığdıramazdı bu ülke... Ama bizim çıkışımıza tesadüf diyorlar" Asker Bülent'i, en yürekten yaralayan sözler bunlar... Hani "Yiğidi kılıç kesmez, bir acı söz öldürür" hesabı, yokluklar içindeki bir takımı, 100 milyon dolarlık "büyüklerle" kafa kafaya tokuşturan bir hocanın içindeki hicran yarası bu... Bazen şakülün topuzunu bile bile kaçıran insanların kaç kişi olduğunu bilse de, çok dokunmuş Sivasspor'un genç hocasına bu sözler... Onun ağzından sanki Aşık Veysel'in şu satırları dökülüyor bazen: "Beni hor görme gardaşım... Sen altınsın, ben tunç muyum... Aynı vardan, var olmuşuz, Sen gümüşsün, ben sac mıyım..." *** 33 maçın 22'sini kazanmış bir takım için söylenecek söz yoktur, alkış vardır... Sezonun ilk yarısında 3 süper futbolcusunun sezonu erken kapatmadığını düşünün bir de... Gelecek sezonlara bırakılmış o "devrim" gelir miydi, gelmez miydi bugün? Tek kaleciyle kalmasaydı, sahasındaki üç büyüklerle en azından berabere kalsaydı, bu gün bayram hangi şehirde yapılırdı? Bütün bunları bile dert edinmiyor Sivas... Onlar "Yiğitliklerinden" taviz vermeden, klâslarıyla, onurlarıyla, futbollarıyla Türk futboluna kattıklarıyla, ne kadar övünseler azdır... Mahir Pekşen'in mısralarındaki "gurur ve başı diklik her zaman yanlarında olsun" dileklerimizi gönderiyoruz uzaklardan... Onları, o Anadolu Yıldızı'nı, uzaklardan seviyoruz, taa içten, ta yürekten: "Bu yaz yine memleketteyim gardaş... Değişemem Sivas'ı, hiçbir yere... Öğlenleri soğuk yoğurtlu bir aş, Sabahları sevgi sürdüm gatmerime... Gurbet elde, hem hasret, hem de gam var... Sivas'ta en kötü günde bayram var..."