Kral, her yerde kraldır

A -
A +

Günler, haftalar, aylar birbirini kovaladı... Tıpkı şarkı sözü gibi... Hayatın özeti budur aslında... Ve o hayatın en zor evresi yaşlılıktır... Çocuk doğar, büyür, hiç yalnız kalmaz... Yaş ilerledikçe, yalnızlık başlar... Evin erkeği ölür; kadın yalnız kalır... Ya da öteki gerçek... Yani kadının önce gitmesi... Ama en hayırlı olanı, birlikte yaşamın devamıdır..." ".... Amerika dahil, yabancı ülkelerde, yaşlılarla ilgili kuruluşları gezmişliğim var... Çoğu kez kendi ülkemin yaşlılarının sahipsizliğini oraları görünce daha iyi anladım... Yüreğim daraldı... Yabancı huzurevlerinde yok yoktu... Masa tenisinden, yüzme havuzlarına, parklardan bahçelere; tam kapasite sağlık birimlerine; hekim ve uzmanlarına kadar... Almanya'da gezdiğimde tanıştığım bir grup huzurevi sakinini, bir yaz tatilinde Marmaris'te gördüm... Uçakla geliş - gidiş dahil, bütün tatil harcamaları sosyal kuruluşlarca karşılanıyordu... Yaşlıların sorunları, el öpmekle, 5 dakikalık bir ziyaretle, bir kutu lokum ve bir demet çiçekle çözülemeyecek kadar ciddidir... Unutulmasın ki, o yaşlılar, bizlerin varlık sebebidir..." (Adanın Yeşil Çamları -2009) Bu satırları, saygı ile sütunumuza taşımaktan gurur duyduğum kişi, sadece benim değil, spor basınının yüzlerce isminin hocası... Babası... Yetiştirip her birini, bir medya kuruluşunun bazen en tepesine, bazen mutfağına taşımış kişi... Bu kişi; Tercüman Gazete-si'nin 1 milyon tirajı yakaladığı o muhteşem günlerindeki "Kralı" Bu kişi, sayfa toplantılarında, tek sütunluk haberi bile, didik didik inceleyip, gerektiğinde o minicik haberden "sürmanşet" çıkaran kişidir... Bu kişi; bugün Türk Medyasının, en tepesindeki insanları tedrisatından geçiren kişidir... Bu kişi, vefasızlığı bile affeden, hıyanete bile kafasını çeviren ama bizlere yine de babalık eden kişidir... O kişi Necmi TANYOLAÇ'tır... Hani yukarıda "Yaşlıların sorunları, el öpmekle, 5 dakikalık ziyaretle, bir kutu lokum ve bir demet çiçekle çözülemeyecek kadar ciddidir" diyen Necmi TANYOLAÇ... Türkiye'deki huzurevlerinin kalitesini yükseltmek için uğraşan o Necmi TANYOLAÇ, bugün nerede biliyor musunuz ? Huzurevinde... Yanlış duymadınız, o "Kral" bugün Alemdağ'daki huzurevinde Nilüfer yengemizin yokluğunda, imparatorluğunu sürdürüyor ! O yetiştirdiği; cebine para, mutfağına aş, parmağına yüzük, evine mutluluk, kariyerine gazetecilik şırınga ettiği yüzlerce imparatorluk askeri, yürüyün bakalım şimdi Alemdağ'a... İlk hedefiniz Alemdağ... Her gün birkaçımız o büyük ustanın elini öpmek, duasını almak için programını yapmak zorunda; böylece "Kral" asla yalnız kalmayacaktır... Zaten onu yalnız bırakan da, kusura bakmasın namerttir... Herkes kendi derdinde Bu günlerde gözler, Futbol Federasyonu Etik Kurulu'nda... Önlerindeki 26 klasör (tahmini 15 bin sayfa) dosyayı inceleyip, Türkiye liglerinin geleceğine yol verecekler... Savcılığın, özel mesai yapıp, en kestirme yoldan TFF'ye ulaştırdığı o dosyalar, Başkan Mehmet Ali Aydınlar'ın deyişiyle "Etik Kurul, her gün belki 24 saat çalışarak" en kısa zamanda bir kanaat oluşturacaktı... Öyle mi dersiniz ? Dosyaların geldiği ilk haftanın sonunda Etik Kurul, çalışmak yerine tatil yapmayı düşündü... Herhalde aceleleri yok onların... Oysa, etrafta sulandırılmaya başlanan "şike ve teşvik" olayları, herkesi savcı, herkesi avukat yaptı... Bu ortamda, bazı insanların, mesaileri devlet memuru anlayışı ile 8 saat değil, 24 saat olmalı... "Acele eden, ecele gider" diye bir trafik sözcüğü vardır ya... Etik Kurul üyeleri, acaba çok mu "trafik kuralcı" diye aklımızdan geçmiyor değil hani... Böyle saçmalık olmaz? Kemal Özdeş'i kaçımız tanır? Hemen söyleyelim U19 Milli Takım Teknik Direktörü... TFF Futbol Genel Direktörü Ersun Yanal'ın yardımcılarından birisi... Ersun Hoca, Türkiye Liglerinde hangi takımı çalıştırmışsa, Kemal Özdeş de, hep yanında oldu onun... Yani Yanal'ın adeta sağ kolu... 20 Temmuz- 1 Ağustos tarihleri arasında Romanya'daki, UEFA Avrupa Şampiyonası'nda takımımız ilk maçta Sırbistan'a 2-0 yenildi, sonra da Belçika ile 1-1 berabere kaldı... Bugün İspanya karşısında gruptan çıkma adına ter dökeceğiz... Dökeceğiz ama işimiz çok zor... Oysa hiç önemsemediğimiz o ilk Sırbistan maçında söndü ümitlerimiz... Romanya'ya götürülen 18 kişilik kadro, daha maçlar başlamadan 17 kişiye indi çünkü... Neden ? Muhammet Demir'in (G.Antepspor) aldığı ilaçlarda doping içeren maddeler olduğu için... İndi kadro 17'ye... Sırbistan karşısına çıkan kadroda ise baktık ki, 14 kişi bulunuyor... Hoppala... Peki diğer 3 kişi buhar mı oldu ? Hayır onlar birer maç cezalı oldukları için (Furkan Şeker, Nadir Çiftçi ve Servan Taştan) kadroya giremedi... Komediye bakar mısınız? Bir Avrupa Şampiyonası maçına, milli takımımız 18 yerine 14 kişi ile çıkıyor ve boyunun ölçüsünü alıyor... Şimdi sıra bizde... Bu saçmalığın altında kimin imzası, kimin eli, kimin tavsiyesi varsa, onların boyunun ölçüsünü almalı bu millet... Elimizde metre, bekliyoruz... Lütfen önden buyurun...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.