Ağaçların, çiçeklenmesi baharın müjdecisi. Ancak alerjisi olanlar için bu müjde biraz kâbusa dönüyor. Bahar esas itibariyle güzelliklerin, canlanışın, sembolü olarak nitelendirilir. Ne var ki alerjiden şikayetçi olanlar için bahar mevsimi hiç de içaçıcı bir mevsim olmuyor. Çünkü bu mevsimde rüzgarlarla uçuşan çiçek tozları onlar için birer eziyet kaynağı oluyor adeta. Polen (çiçek tozları) alerjisi genellikle Nisan ayında başlıyor, Haziran hatta Temmuz ayına kadar sürüyor. Bu aylarda çiçek, ağaç ve hububat polenlerindeki artış sebebiyle astım ve alerjik hastalıklar büyük oranda artış gösteriyor. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Kocabaş, astım hastalığının sadece çiçek polenlerinden kaynaklanmadığını belirterek, bu konuda bilinçli olunması gerektiğini hatırlatıyor. Tedavinin başarısında erken teşhisin de büyük önemi bulunduğunu ifade eden Kocabaş, şunları söylüyor: ''Bahar aylarında çiçek, ağaç ve hububat polenleri nedeniyle astım sorunları da artar. Mikrobik olmayan astımda öncelikle hastalığın teşhisinin doğru yapılması gerekir. İlaç ve diğer yollarla hastalığın tedavisinde büyük oranda başarı sağlanmaktadır. Eğitimli hastalar tedaviye daha çabuk cevap veriyor. Doğru ilaç kullanımı, ilaç dozunun ayarlanması, tedavinin aksatılmaması, yapılan testlerle astımın türünün iyi belirlenmesi çok önemli. Stres, mevsim ve hava değişiklikleri, sporlar ve hayvanlardaki tüylerden astım oluşabilir.'' Harika bir formül Anadolu'da "harnup" olarak da bilinen keçiboynuzu, nefes darlığı ve astıma karşı mükemmel bir ilaçtır. Keçiboynuzunun nefes darlığına iyi gelen etkin maddesi, hemen hemen başka hiçbir bitkide bulunmamaktadır. Bu etkin madde bazı alerjik astım rahatsızlıklarında öylesine etkilidir ki; derhal sonuç almak mümkün olabilmektedir. Ayrıca alerjinin neden olduğu nefes darlığı problemlerinde büyük bir başarıyla uygulanabilmektedir. Alerjik nefes darlığı çeken ve yılın belli mevsimlerinde kortizon tedavisinden başka çare bulamayan birçok insan keçiboynuzu kürü ile kısa sürede rahatlamaya başlamışlardır. Çocuklarda, keçiboynuzu (harnup) reçetesini uygularken dikkat edeceğiniz en önemli nokta, günde bir defa sadece sabah kahvaltısı arasında tüketilmesidir. Öğle veya akşam uygulanmaması gerekir. Guatr rahatsızlığından dolayı nefes darlığı çekenlerin de bu kürden olumlu sonuçlar aldıkları bilinmektedir. Genel nefes darlığı ve alerjik astımda uygulanacak harika formül şu: Orta büyüklükteki 6-7 adet keçiboynuzunu soğuk su altında yıkayın. Daha sonra bunları küçük küçük (3-4 cm uzunluğunda) kırarak, kaynamakta olan yaklaşık yarım litre suyun içine atın. Hafif ateşte 7-8 dakika kaynatın. Soğuduktan sonra süzerek suyunu cam şişeye doldurun. Bu su, buzdolabında en fazla üç gün bekleyebilir. Hergün sabah, kahvaltı arasında ve akşam yemeğinden önce bir çay bardağı içilir. Yaklaşık yarım litre olarak hazırladığınız keçiboynuzu suyu üç gün buzdolabında bozulmadan korunabilir. Her üç günde bir, taze olarak hazırlamanız gerekecektir. Hiç ara vermeden yirmi gün bu kürü uygulayın. Yirmi gün tamamlandıktan sonra aynı şekilde hiç ara vermeden onbeş gün devam edin. Ancak, onbeş günlük kürü uygularken bir çay bardağı içerisine bir küçük çay kaşığı bal ilave edip karıştırın ve sabah kahvaltınız arasında ve akşam yemeğinden önce birer çay bardağı için. Keçiboynuzu kürünü uygularken sabah kahvaltınızda ayrıca bal tüketmeyin. Çok kısa zamanda rahatlamaya başladığınızı göreceksiniz. Alerji nedir? Alerji kişilerin aslında zararlı olmadıkları halde bazı maddelere karşı aşırı reaksiyon göstermesidir. Bizi zararlı organizmalara karşı koruyan bağışıklık sistemimizin görevleri istilacıları (antijenler) zararsız hale getirmek olan vücut savunmacılarını (antikorlar) üretirler. Normalde vücudumuzu koruyan bağışıklık sistemi bazı insanlarda zararlı olmayan birtakım maddelere de aşırı cevap verir. Bu reaksiyonlara aşırı duyarlılık ya da alerji adı verilir. Alerjik reaksiyona yol açan antijene de allerjen adı verilir. Alerjik reaksiyonlar tek tip değildir, birçok yolla ortaya çıkarlar, vücudun değişik bölümlerinde meydana gelebilirler ve çeşitli şiddette olabilirler. Hayatımızın başlangıcında organizmamız yabancı maddelere karşılaştığında bağışıklık sistemi onları tanımayı ve belleğine almayı öğrenir. Ardından yabancı maddelere (antijenlere) karşı antikorlar üreterek cevabını hazırlar. Organizmada ne zaman aynı antijen görülse hatırlama özelliği nedeniyle daha önceden hazırlanmış cevap başlar. Bu nedenle saman nezlesi olan bir kişi her yıl polenlerle karşılaşınca bağışıklık sistemindeki bu özellik sebebiyle hemen reaksiyon gösterir. Yoğurt kanseri önlüyor Yoğurdun faydaları saymakla bitmiyor. Gün geçmiyor ki, bu harika gıda maddesinin yeni bir faydası ortaya çıkmasın. Fırat Tıp Merkezi Üroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Enver Öztürk de, yemeklerde kullanılan kızartma yağlarının kanserojen maddeler içerdiğini, bunlardan etkilenmemek için yoğurt yemek gerektiğini belirtti. Özellikle kızarmış yağlar, sanayi atıkları, kimyasal soya ve yapışkanların insanda genetik zedelenmeye yol açtığını söyleyen Enver Öztürk, "Özellikle kömürde pişirilen etlerde kanserojen madde oluşuyor. Böğürtlen, elma, çilek, yoğurt gibi yiyecekler ise bu maddelerin etkisini yok ediyor. Bunun için bol bol yoğurt yemek, sağlığımız açısından son derece önemlidir" dedi. Sütü her yaşta tüketin İçerdiği besin maddelerinden dolayı sütün, her yaşta tüketilmesi gerekli bir gıda maddesi olduğu belirtiliyor. Bileşiminde, bir canlıya lüzumlu olan protein, yağ, karbonhidrat gibi maddelerin yanı sıra su, mineral maddeler, vitaminler ve sağlığı koruyan diğer maddelerin de yeteri nispette bulunduğu sütten, günde en az, bebeklerin 750 gr, çocukların ve gençlerin 350 gr, yetişkin ve yaşlıların 250-400 gr, hamile, emzikli bayanların 500 gr tüketmesi gerektiği bildiriliyor. Süt içmenin kemik yapısına olumlu etkisinin, en fazla çocukluk ve gençlik yıllarında görüldüğünü ifade eden uzmanlar, bu dönemlerde yeterli süt tüketiminin, dolayısıyla kalsiyum alımının, tüm hayat boyunca kemik sağlığı için önemli olduğunu kaydediyor. Uzmanlar, sütte bulunan fosforun kemik oluşumunda önemli rol oynadığını da hatırlatıyor. Sütün hücre ve dokuların oluşmasında önemli rol oynadığını belirten uzmanlar, sütün diğer faydalarını ise şöyle sıralıyor: "Büyüme ve gelişmeyi sağlar. Saç ve tırnakların oluşumunda büyük rol oynar. Kasların çalışmasına yardımcı olur. Vücutta ödem yapan sıvıların toplanmasını önler". Uzmanlar, özellikle zeka gelişiminde etkili olan, deri ve göz sağlığında gerekli B2 vitamini için sütün en iyi kaynak olduğunu savunarak, vücudun ihtiyacı olan B12, A ve C vitaminlerinin, süt içerek önemli ölçüde karşılanabildiğini bildiriyor.