Biri gelir, dünyayı değiştirir...

A -
A +

> KAHİRE Dünyanın soğuk-sıcak savaşlar arasında slalom yaptığı yıllarda liderler, ülkesinin selametini başkasının felaketinde arardı. 1980 öncesinde Türkiye'de yaşanan adı konmamış 'iç savaş'ta da, çeyrek asırdır bir türlü baş edemediğimiz terörde de bunu yakînen gördük. Dünyayı saran bu kin bulutları arasında biz de hangi ülkenin 'manda'sı olacağımızı tartışmaktan öte bir varlık gösteremedik. Derken merhum Turgut Özal'ın başlattığı açılım gayretleriyle kendimizi hissettirmeye başladık. Ama sonraki yıllarda tekrar siyasi iktidarsızlık çukuruna düşen Türkiye, tekrar radardan kayboldu. Ancak, 2002'de kurulan 58. Hükümet'ten itibaren, özellikle de kısa bir süre sonra kurulan 59. Hükümet'te sayın Abdullah Gül'ün dışişleri bakanlığına getirilmesi ile birlikte dış politikamızda ve uluslararası ilişkilerimizde yeni bir dönem başladı. Dürüst, açık, tutarlı ve güven veren bir üslûpla muhataplara, kökleşmiş politikaların tam tersine, 'ülkesinde huzur ve refah isteyenlerin, önce bölgesinin hatta bütün dünyanın huzur ve refahı için uğraşması gerektiği' anlatıldı. "Komşularla '0' problem" şeklinde özetlenen bu ilke sayesinde yakın ve uzak komşularımızla olan ilişkilerdeki değişiklikleri fark etmemek mümkün değil. Ermenistan ile imzalanan anlaşma (bütün 'kara'lamalara rağmen) gerçekten "tarihî" bir gelişmedir. Ülkemizde çeyrek asırdır kan akıtan fitneyi besleyip büyüten Suriye'nin devlet başkanı şimdi, "Türkiye'nin istikrarı bizim istikrarımızdır" diyor ve bunun için ne gerekirse yapıyor... Bahsettiğimiz değişime bundan daha çarpıcı bir örnek olabilir mi... İŞTE YANSIMALAR Ülkeler arasındaki siyasî iyileşmeler ekonomik gelişmeleri doğurur. Nitekim, son yıllarda binlerce Türk iş adamı, cumhurbaşkanı ve başbakanın önderliğinde birçok ülkeye çıkarma yaptı, yüzlerce anlaşma imzaladı. Yıllardır yabancı ülkelerde kendi hâline yatırım yapmaya çalışan kahraman iş adamlarımız sahipsizliğin dayanılmaz yükünden kurtuldu. Artık kendini çok daha güçlü hisseden oda ve borsalarımız tam bir ihracat ve dış yatırım seferberliği başlattı. Daha bir hafta önce büyük bir iş adamı grubuyla birlikte Kırgızistan'daki yoğun temaslarına şahit olduğumuz İTO Başkanı Murat Yalçıntaş bizden önce döndü ve aynı gün bir başka İTO heyeti ile (bir süre önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün iş adamları ile birlikte ziyaret ettiği) Katar'a gitti. Biz İstanbul'a döndüğümüzde ise sayın Yalçıntaş'ın sesi Marsilya'dan geldi. Hem de Türk sivil toplumu adına bir ilki gerçekleştirerek... ŞİMDİ DE MÜSİAD MÜSİAD ise iş adamlarımıza, dış ticaret ve yatırım için onlarca ülkeden yüzlerce iş adamı ile görüşme fırsatı oluşturan iş forumlarına bir yenisini ekledi. Mısır'ın başkenti Kahire'de gerçekleştirilecek 13. Uluslararası İş Forumu'nda (IBF) 40 ülkeden 2400 iş adamı bir araya geliyor. Bugün başlayacak foruma Türkiye'den 340 iş adamı katılıyor. MÜSİAD, yurt dışındaki en büyük organizasyonlardan birine imza atarak özellikle, yakın zamana kadar ihmal ettiğimiz önemli coğrafyalara ekonomik açılım sağlayacak büyük bir kapı daha açıyor. Aylardır devam eden örnek bir ekip çalışması ile bu foruma hazırlanan MÜSİAD'ın değerli Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan, bu organizasyonlarda ufku genişleyen Türk yatırımcıların birçok ülkeye mensup iş adamları ile görüşme ve ön anlaşma imkânı bulduğunu söylüyor. *** Velhasıl... Türkiye'nin dış ticaretine de net biçimde yansımaya başlayan bu değişimin ateşleme motoru, dış politikamızdaki üslûp değişikliğidir. "Bu düzen böyle gider" diyenlerin alacağı en mükemmel sonuç yerinde saymaktır. Bunu bir de Türk muhalefeti anlayabilse...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.