Her hâlükârda Türkiye kârda

A -
A +

Merhaba, AB Komisyonu'nca açıklanan(*) raporu "çok önemli bir gelişme" olarak değerlendirenler olduğu gibi, "Türkiye'yi hiçbir zaman AB'ye almayacaklar"ına inananlar da var. AB'nin oldum olası tarafgir davrandığı düşüncesine katılmıyoruz, sadece konunun Türkiye'den ve Avrupa'dan farklı göründüğünü düşünüyoruz. Birtakım ideallerle kurulan AB'nin, kaygılar yaşadığı ekonomik ve siyasi geleceğini doğrudan etkileyecek bir karar öncesinde hassasiyet göstermesini normal karşılamak gerekir. Türkiye önceki adaylara benzemediğine göre, bu müzakereler de öncekilerden farklı olacaktır. Bu 'netlik ayarı'ndan sonra AB serüvenimizin gelecek etabı şöyle özetlenebilir. Türkiye, çok çetin bir 'uyum' dönemi yaşayacak, 'uyabilirse' girecek, 'uyamazsa' kapıdan geri dönecek... Kesin sonuç... Tabii ki arzumuz bu 'milli hedef'e ulaşılmasıdır ama sonuç ne olursa olsun Türkiye kazançlı çıkacaktır. Neden mi?.. Bir zamanlar Avrupa'ya temizlikten tababete kadar her şeyi öğreten Türkler, daha sonra güzergahını değiştirince, muasır medeniyet yarışında saf dışı kaldı. Şimdi artık 'kaplumbağa tavşan'ı çoktan solladı... Geçmişteki gerçeklere rağmen kabullenmek çok zor gelse de Avrupa'nın bugünkü durumu ortada. Nitekim, 'uyum' gayreti ile son birkaç yılda Türkiye'de gerçekleştirilen reformların, normal gelişim süreci içinde 40-50 yıllık bir süre gerektirdiğini hemen herkes kabul ediyor. Müzakere döneminde bu çalışmalar daha büyük bir hassasiyetle devam edecek ve uygulamalar da çok yakından izlenecektir. Düşünün bir kere... Tezekli tarlada patinaj yapmaktan kurtularak asfalt yola kavuşan bir Türkiye; teklemeye başlayan yaşlı bir AB'ye alınsa ne olur, alınmasa ne olur!.. ....... (*) BİR NOT: 6 Ekim'de "resmen" açıklanan raporun en can alıcı bölümlerini tam üç gün önce, 3 Ekim Pazar nüshamızda yayınlamıştık. Dış Haberler Müdürümüz Hayrettin Turan'ın haberinde yer alan, "Raporun, AB Devlet Başkanlarının dikkatine sunulacak olan 4 sayfalık bölümünde Türkiye ile müzakerelere başlanması tavsiye ediliyor" ibaresi, Çarşamba günü aynen açıklanmıştı. Yine aynı haberdeki, "Reformlar sürdürülemediği takdirde müzakerelerin ertelenebileceği hatta durdurulabileceği" konusu, 6 Ekim sonrasının en önemli gündem maddelerinden biri oldu. Durum böyle iken, bizden günler sonra 'malumu ilam eden' bazı gazetelerin dönüp bir de "Önce biz yazdık" diye haber yapmasına çok şaşırdık. Görmediğini veya görmek istemediğini 'yok' saymak medyaya yakışmaz. "Basında Güven"ilecek gazete bulmak çok zorlaştı. Bizden haberler * İhlas ailesinin gizli kahramanlarından olan ve ikamet ettiği Çatalca'da herkes tarafından çok sevilen Şaban Erdoğan aramızdan ayrıldı. Kendisini yakînen tanıyan Osman Karabıyık ağabeyin, "Çatalca'ya uğrayıp da Şaban Abi'nin bir iyiliğini veya ikramını görmeyen yoktu" diye tarif ettiği merhuma Allah'tan rahmet niyaz ederiz. * Samimiyet ve gayret timsali arkadaşımız Hasan Atar, 'rahmeti bol' bir günde Ali Göktaş'ın kızı İftar ile evlendi. Tebrik eder, mutluluklar dileriz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.