'Hukuksal cinnet'

Milletin bağrından bir lider çıkıyor. 'İlk imtihan'da halkın teveccühünü kazanıp İstanbul gibi bir 'bataklığı kurutmak' için kolları sıvıyor. Birileri, "Oh, daha ömrünün baharında siyasi mevta olacak" diyor. Ama öyle olmuyor. Halk memnun kalıyor ve "devam" diyor. "Batacak" derken boy atması birilerini daha da kızdırıyor ve "Suyumu bulandırdın" abesliğiyle iştigal edilerek, "Şiir okudun" diye hapse atılıyor. O, vakarını bozmuyor, ve -hak etmediği- cezasını tamamlayıp çıkıyor. Ve hemen yola koyularak dava arkadaşlarına yetişmeye çalışıyor. Fakat, her depara kalkışında önüne sun'i duvar örülüyor. O yılmıyor, 'hukukun yüz karası' olan engelleri hukuka yapışarak aşıyor ve ekibine kavuşuyor. Kimseye küsmüyor, "Halka hizmet, Hakka hizmettir" diyor ve kendisini seven veya sevmeyen bütün vicdan sahiplerinin, "Sessiz devrim" diye niteledikleri hizmetlerine devam ediyor. Türkiye'nin kalkınma yolunda son virajı dönmek üzere olduğunu gören malum çevreler 'çatlama noktası'na geliyor ve gözlerini hırs bürüyor. Sonuçları 'vahim' ama onlara göre 'çözüm' olan her yola başvuruluyor ve ülke krizden krize giriyor. O da, "Gelin o zaman 'büyük hakem'e gidelim" diyor, ve ülkenin asıl sahipleri daha büyük bir arzu ile "Devam et"mesini istiyor. Ama bu karar o 'zavallı'ları tamamen çileden çıkarıyor... *** Ve bitmeyen hırsın sonunda 'hukuksal cinnet' patlıyor. Beyler, Türk halkına bu kadar düşmanlığın sebebi ne... Ve... Bu kîni, herkesin saygı duyduğu değerlere gizlemek niye? Örnek gösterdiğiniz ülkelerde, yarım asır önce terk edilen ilkel yöntemlerle bu ülkeyi nereye götürmeye çalışıyorsunuz? Bu vatan için canını veren yüz binleri "Zafer Haftası"nda bile unutuyorsunuz. Bu milletin, bu devleti ve bu cumhuriyeti, gerekirse sizden de korumaya kadir olduğunu biliyor musunuz?..