Sahi, gazeteciye niçin güvenilmez?..

A -
A +

Merhaba, Seçimlerle birlikte tavır değiştiren bazı gazetelerin karşılaştığı tepki, 'savunma' gayretlerine, bu da basında bir 'dolaylı özeleştiri' döneminin başlamasına sebep oldu. Kendilerini aklama telaşına düşen bazı yöneticiler, "Ben masumum, o yaptı" psikolojisiyle birbirlerini ele veriyorlar. Umarız bu süreç, medyanın; düştüğü 'güvensizlik' çukurundan çıkmasına vesile olur. Böylece, TV ekranlarında ve gazete sütunlarında 'vitrin süsleme' ve kamuflaj aracı olarak kullanılan bazı 'erdem'ler, slogan olmaktan kurtulup, uygulanan yayın ilkesi haline gelir. 'Köşe'lerine kurulup, kendinden 'emin' tavırlarla dürüstlük dersi veren bazı 'yazar'lar da, hislerinden yola çıkarak iftira dizmekten vazgeçip, (hoşlarına gitmese de) gerçekleri yazmayı öğrenirler. Bu, bir başka deyişle medyanın; varlığını borçlu olduğu milletten kopuk yaşamaya son vermesi demektir ki, yeniden güven kazanmanın tek yolu da budur. Daha neler... Medyada 'güzergâh' belirleyen önemli 'kaptan'lardan Ertuğrul Özkök, geçen haftaki yazısında, AK Parti ve Erdoğan hakkındaki yazılarında görülen değişiklik sebebiyle çok eleştirildiğini belirterek, "Önce Özal'a karşı da tavrım vardı. Ama yaptıklarını gördükten ve özellikle de tanıdıktan sonra onu çok sevdim" diyor. Yazının ilerleyen bölümlerinde, kendisini 'dönek'likle suçlayanların bir 'itirafı'nı da aktaran sayın Özkök, durumun; bizim zannettiğimizden çok daha vahim olduğunu ortaya koyuyor: "Asıl dönekliğin ve takıyyenin, arkadaş meclislerinde konuşulanın tam aksini yazmak olduğuna inandım. Özal'ın bu ülkeye yaptığı hizmetleri her fırsatta itiraf edip, iş bunları beyaz kağıda dökmeye gelince maskelerini takanların linç ayinlerine katılmadım. Ben de hata yaptım ama inanın o hatalarımın sayısı, 'Ben hep aynı kaldım. Dün ne dediysem bugün de aynını söylüyorum' diye tafra atanlarınkinin yanında çok mütevazı kaldı." Zor dostum zor... Yani, kısaca, "Ben hiç değilse, yanıldığımı anladığım zaman samimi davranarak tavrımı değiştiriyorum, ya ikiyüzlü davranarak, inanmadığı şeyleri inatla yazmayı sürdürüp sonra da 'Ben hiç değişmedim' diye tutarlılık dersi vermeye kalkanlar ne olacak?" diyor... Sayın Özkök'ün tarif ettiği bu kişiler sizi, bizi, iş adamını, politikacıyı velhasıl önüne gelen herkesi ve her şeyi eleştiriyor. Sütunlarını okuduğunuz zaman, onları her şeyin en iyisini bilen, en dürüst insanlar sanırsınız. Buna rağmen halkın, -istisnalar dışında- niçin 'gazeteci' sıfatını, 'yalancı' ile eş anlamlı kullandığını merak edersiniz... İşte cevap... 'Dil'in tesiri, 'hal'e bağlıdır. *** Görüşmek üzere...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.