"Samimiyet testi"ne buyurun...

A -
A +

Dün, bütün gazete ve televizyonların hatta kurumların temsil edildiği geniş bir medya toplantısına şahit olduk. Katılımdaki farklılık muhtevada da kendini hissettirdi. Zira sayın başbakan oldukça samimi ve içten bir konuşma yaptı. Verilen mesajlar, 12 Eylül akşamı AK Parti İstanbul İl Başkanlığı'nda yapılan konuşmanın devamı niteliğindeydi. Hatta takdir gören o akşamki ifadelerin içinin daha da doldurulduğunu söyleyebiliriz. Toplantı dört saate yakın sürdü ama aslında "anafikir" çok kısa... "Türkiye'nin ve Türk milletinin gerçekten daha iyi şeylere layık olduğunu düşünüyorsanız buyurun ıspata... Yani sayın başbakan, başta muhalefet ve medya olmak üzere herkesi bir nev'i samimiyet testine tabi tutuyor ve "Eğer sonuç pozitifse bu 'iyi şeyler' için siz de katkı yapın" diyor. Bu noktada, en az hükümet kadar önemli olmasına rağmen, Anayasa değişiklik taslağının kapağını açmadan Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğini söyleyen, şimdi de sandıkta aldığı cevabı hiçe sayarak, yeni Anayasa çalışmalarına destek vermeyeceğini peşin peşin ilan eden bir muhalefet veya 12 Eylül'de yediği tokatın sesini 'buyurun erken seçime' çığlıklarıyla bastırmaya çalışan bir muhalefet samimiyetini kendisi sorgulasın. Biz kendi dünyamıza dönelim... MEDYAYA DERSLER... Başbakan, öncelikle medyada kendisine yönelik eleştirilerden rahatsız olmadığını ifade etmek için Hazret-i Mevlana'dan "İyi bir dostu olanın aynaya ihtiyacı yoktur..." sözünü aktardı. Yani, samimi ve dürüst olduğu sürece medyadan gelecek her türlü eleştiriyi "dost tavsiyesi" olarak gördüğünü ifade etti. Ama, "İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olduğum günden beri manşetlerle çarpışarak bu günlere geldim" sözü ile de medya ile ilişkilerinin pek de "Mevlana misali..." gitmediğini ortaya koydu. Peki neden?... Medyanın tutumu konusundaki şu "genel" tespiti, kendisi ile ilgili durumu da izah ediyor aslında... "Eğer 'olgu' ile 'algı' arasındaki makasın aşırı biçimde açılmasına sebep oluyorsanız Türkiye'de demokratik standartların yükselmesine katkı sağlamıyorsunuz demektir." İşte en 'güncel' örnek... Tophane'de meydana gelen olayı bazı gazeteler öyle yansıttı ki, herkes neredeyse İstanbul'un yaşanamayacak hale geldiğini zannetti. Demek ki medya bazı konuları yansıtırken 'ayna' olma yerine 'dev aynası' olmayı tercih ediyor. Bu da medyanın 'test' sorusu... "Bu güne kadar verdiğiniz manşetlere bakın, bunların ülkemize ve milletimize ne kazandırdığını veya ne kaybettirdiğini iyi düşünün ve aynı hataları bundan sonra tekrarlamayın..." Herkes elini vicdanına koyup kendi notunu kendisi versin...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.