Şimdi 'sağduyu' zamanı...

Merhaba, Güzel günler geçirdiğimiz söylenemez... Ülkemiz; -moda tabirle- her bakımdan büyük bir dar boğazda. Geçen haftaki manşetlerimiz de bu görüntüyü yansıttı hep... Haber toplantılarımızda, 'olması gerekenler' konusundaki arzularımızı saklı tutarak 'olanlar'ı aynen aktarmaya çalıştık hafta boyunca. 'Emrivaki beyanatlar'la 'Ankara'da söz birliği' haberleri yayınlayarak, zoraki iyimser hava oluşturmaya çalışmak kadar, her şeye siyah gözlükle bakarak gazetecilik yaptığını zannetmek de bizim yayın prensiplerimizin dışındadır. Sabırlar tükeniyor Krizin katmerlediği ekonomik sıkıntı kendini daha fazla hissettirdikçe toplumda "Gerginlik artıyor"... Ankara'daki, sertleşen siyasi tavırları ön plana alarak düzenlediğimiz bu manşet, aynı zamanda bütün Türkiye'nin nabzını tutması bakımından çok isabetliydi. Zira, yaşanan sıkıntılar insanları bunaltmaya ve toplumun her kesiminde, "Yeter artık" feryatları yükselmeye başladı. Panik gelir, mantık gider... Ekonomik ve sosyal problemler arttıkça insanlar sağlıklı düşünemez oluyor. Aslında esas bu noktadan itibaren daha da dikkatli davranmak gerekirken, büyük sorumluluk taşıyan kişiler 'sorumsuz' beyanlarda bulunabiliyor. Öfkeyle kalkanlar belki kendisi zarar etmiyor ama ülke kaybediyor. Geçen yıldan devraldığımız ve atlatmaya çalıştığımız ekonomik deprem; 19 Şubat'taki MGK'da yaşananların -Anayasa engeline rağmen- bizzat başbakan tarafından kamuoyuna aktarılmasıyla tekrar tetiklenmedi mi?.. Başlık seçiminde çok hassas davranan Türkiye gazetesine bile "Tıkandık" manşetini attıran günler yaşıyoruz. Ama hâlâ siyasiler, parti çıkarlarını ön plânda tutan beyanlarda bulunabiliyor. Geldiği noktayı demokrasiye borçlu olan özel sektör, 'en büyük israf' olarak, parlamenter sistemin vazgeçilmez unsuru milletvekillerini görebiliyor. Nereden çıktı?.. En garibi ise; krizden çıkış için 'ara rejim' tavsiyesinde bulunanlar çıkabiliyor. Bunun, sıkıntılarımıza nasıl bir pratik katkı sağlayacağını anlamak mümkün değildir. Gündeme ara rejim alternatifini 'fısıldayanlar', en büyük zararı Türk Silahlı Kuvvetleri'ne veriyor. Esasen, ülke için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan bir kurumun; ülkedeki krizi aşma gayretlerine katkı için kendi bünyesinde uygulayabileceği tasarruflara kafa yorduğu bir sırada, böyle dedikodulara muhatap olması üzücüdür. Nitekim, "Bu tartışmalar ülkenin dışarıdaki imajını zedeler" sözleriyle ifade edilen, "Ara rejime MGK tepkisi", yukarıdaki değerlendirmelerimizin isabetli olduğunun en büyük göstergesidir. Haftanın özeti ¥ Devlet Bakanı Kemal Derviş'le aynı günlerde Washington'da bulunan TÜSİAD başkan ve üyelerinin ilk tepkisi, geçen Çarşamba günkü gazetemizde yer aldı. Hasan Mesut Hazar imzalı bu haberimiz, Türkiye'de yayınlanan diğer gazeteleri okuyan vatandaşlarımıza maalesef ancak Perşembe günü ulaşabildi. Bu haber aynı zamanda, hafta sonu başlayacak olan '2. TÜSİAD-Ecevit Savaşı'nın ilk işareti olması bakımından da önemliydi. ¥ "İşadamlarının 31 Mart korkusu"na biz tercüman olduk. 21 Mart'ta dikkat çektiğimiz bu tehlike hafta boyunca tartışıldı. ¥ Boğazlardan petrol geçişi konusundaki "İstanbul tehlikede" haberimize Rusya, 'tehdit'le karşılık verdi. Haber AA'dan geldi. Yani bütün gazetelere aynı anda ulaştı ama bu önemli konuya bizden başka ilgi duyan olmadı. ¥ Milli Takımımız'ın Üsküp'te aldığı 'mağlubiyet gibi galibiyet'ten sonra, "Böyle futbol olmaz..." diyen "Ulusoy'un çıkışı" spor camiasında büyük yankı yaptı. Hasan Sarıçiçek'i kutluyoruz. Bizden Haberler ¥ Zorunlu Deprem Sigortası'nın tekrar gündeme gelmesi sebebiyle, bizi arayan yüzlerce okuyucumuz, gazetemizin kampanyasına katıldıklarını, ayrıca Zorunlu Deprem Sigortası yaptırmaları gerekip gerekmediğini soruyorlar. Gazetemizin Zorunlu Deprem Sigortası Kampanyası'na katılanların, sözleşme tarihinden itibaren bir yıl boyunca binalarının zorunlu deprem sigortası gazetemiz tarafından yapılmıştır. Bu konuda endişeye gerek yoktur.