Siyasetin itibar plânı

A -
A +

Merhaba, Aday listelerinin YSK'ya teslim edilmesiyle seçime bir adım daha yaklaşıldı ama başkentteki tansiyon hâlâ düşmedi. Böyle olunca da son dönemin 'gözde' tabiri "Ankara toz duman" makaleden manşetlere kadar her yerde karşımıza çıkmaya devam ediyor. Ankara'nın havası daha uzun süre düzeleceğe de benzemiyor. Hem de ne hava... Bizim gibi; ne olursa olsun izlemek zorunda olanların başını döndürecek kadar değişken... Parti sözcü ve liderlerinin bu değişken tutumu, kamuoyu önünde daha da güven kaybetmelerine sebep oluyor. Hoş böyle bir endişeleri olmayabilir ama onların mesajlarını vatandaşlara iletmekle görevli olan gazeteler de bugün 'ak' dediği şeye yarın 'kara' demek durumunda kalıyorlar. Nasıl kalmasınlar ki... ANAP lideri, "Biz kesinlikle 3 Kasım'da seçim yapılmasını istiyoruz ama AB üyeliğimiz çok önemli önce onu düşünmemiz gerekir" diyor, Başbakan Ecevit ise, "Sayın Yılmaz bana 'Seçimlerin ertelenmesi şart' dedi ama bu dışarıya yansımadı ayrıca erteleme girişimleri AB endişesinden kaynaklanmıyor" diyor. Bunu "Ecevit algılama güçlüğü çekiyor" sözleriyle yalanlayan Yılmaz ertesi gün yurt dışından, "Seçimler 15 Aralık'a ertelensin" diye haber gönderiyor. ANAP sözcüsünün, "Ecevit çekilmezse SP'nin gensorusuna destek vererek hükümetin düşmesini sağlarız" açıklamasına, "Biz kimsenin oyununa alet olmayız, bu durumda gensoru önergemizi geri çekeceğiz" cevabını SP'den, ertesi gün ise "Önergemizi geri çekmeyeceğiz" açıklaması geliyor. DYP, DTP ile SP de BBP ile ittifak kararı verdiğini açıklıyor; listelerini buna göre düzenleyeceklerini ifade ediyorlar. Buna istinaden habere sayfalarınızda yer verdiğiniz gün muhataplarından tam aksi açıklamalar geliyor ve sözkonusu partiler, "Seçime kendi adımıza katılacağız" diyorlar. Sayfanızda yer verdiğiniz haberin bizzat kaynağı tarafından yalanlanmasının şaşkınlığını yaşarken bir de bakıyorsunuz 'yalanlanan' ittifak gerçekleşmiş; parti liderlerinin el ele fotoğrafları bile elinize ulaşmış... "Sözünüzü tutun" Hemen her parti için geçerli olan yukarıdaki örnekleri hazmetmeye çalışan Türkiye, son günlerde yine siyasilerin sahnelediği ve siyaset kurumunun itibarını tamamen 'sıfırlayan' yeni bir oyunu ibret ve öfkeyle izliyor. Aday listesine giremeyen veya girse de yerini beğenmeyen milletvekillerinin seçimin ertelenmesi gayretlerine kamuoyu geçerli bir sebep bulamıyor. "Şahsi menfaatlerini kaybetmenin verdiği kızgınlıkla, sadece bir-iki maaş daha alabilmek için; ülkeyi uçuruma sürükleme pahasına yapılan bir girişimle, aslında listeye alınmamalarının ne kadar isabetli olduğunu da bizzat gösteriyorlar" şeklinde değerlendirilen "Küskünler" hareketinden bahsediyoruz... Gerekçelerinin haklı olduğu düşünülse bile liderlere küsüp, faturasını Türkiye'ye ödetmek ne derece haklı bir tutumdur?.. Meşhur deyimle imama kızıp camiyi terk etmek gibi bir şey. Böyle bir siyaset kurumu ve siyasetçi nasıl itibar bekleyebilir ki?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.