Zamanın ruhunu okuyamayan zaman aşımına uğrar

A -
A +

Sayın Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun, birkaç defa dinleme fırsatı bulduğum geçmişten geleceğe ışık tutan analizleri gerçekten insanın ufkunu genişletiyor. Dün de (gazetemizin Mayıs ayında gerçekleştirdiği Türkiye Toplantıları'nda "Yüzyılın Dönüşümü" başlığı altında ülkemizin yeniden inşasını anlattığı konuşmasıyla birçok noktada örtüşen) ve yeni Türk dış politikasını çok iyi tercüme eden bir analizini, Çırağan Sarayı'nda sınırlı sayıdaki gazeteci ile yaptığı sohbette dinledik. Sayın Bakan Türkiye'de Tazminat, Cumhuriyet ve Demokrasiye geçiş dönemlerinden sonra şimdi de "4. Büyük Restorasyon Dönemi"nin yaşandığını, kısaca vatandaşlık ve tarihdaşlık paydasında oluşturulacak bir kimlik anlayışı ile içeride ve koptuğumuz coğrafyada ilişkileri tamir etmek şeklinde ifade edebileceğimizi söyledi. Bu restorasyonun önemini anlatırken de, "2050'de ilk on büyük ekonomiye Çin, ABD, Hindistan, Brezilya, Rusya, Kanada gibi büyük nüfus ve toprağa sahip "kıta ülke"lerinin sahip olacağı tahmin edilmektedir. Bizim bu saatten sonra fütuhat yapamayacağımıza göre tek çare etrafımızdaki coğrafya ile sağlayacağımız iyi ilişkilerle ekonomik ve siyasi entegrasyonu oluşturmaktır" dedi. Bu analizler esnasında sayın bakanın sık sık vurgu yaptığı "zamanın ruhunu yakalamak" mefhumu çok dikkatimi çekti. Kısaca, konjonktürü iyi yakalayarak uluslararası ilişkilerde ileriyi gören, isabetli bir diplomasi ile kısa sürede hedefe ulaşmanın sırrı... Her yerde ve her zaman geçerli bir kurallar manzumesi değil, tam aksine ülkeye, zamana ve şartlara göre değişen stratejiler... Bunu yakalayabilirseniz, masum ifadesiyle 'süreklilik' denilen statüko bile size karşı direnemez. Nitekim, son dönemde bu formülü keşfeden ve uygulayan Türkiye, etrafındaki 'düşmanımın düşmanı dostumdur' ortak paydasında oluşturulan demir perdeleri eritti ve yepyeni bir imaj yakaladı. Öbür taraftan zamanın ruhunu yakalayamayan bazı liderlerin, Arap Baharı'nda nasıl tam bir hazan mevsimi yaşadığını hep birlikte izliyoruz. Hatta bu açıdan bakınca sayın Davutoğlu'nun, "Rum kesiminin Kıbrıs'ta çözümü geciktirerek tek taraflı olarak dönem başkanlığını üstlenmesi durumunda AB ile olan ilişkilerimiz donma noktasına gelir" ifadesini bir tehditmiş gibi algılayarak, "Şimdi bu açıklamaların zamanı değil" şeklinde cevaplandıran Avrupa Komisyonu Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle de zamanın ruhunu yakalayamamış... Öyle olmasaydı bu ifadelerin, uzun zamandır AB ile aramızda bir buzdağı olan Kıbrıs meselesini çözmenin tam zamanı olduğu işaretini anlayabilirdi.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.