TOBB'un öncülüğünde Brüksel'de gerçekleştirilen Türkiye-AB Karma İstişare Toplantısı birçok bakımdan önem taşıyor. Türkiye'nin önde gelen sivil toplum kuruluşları Karma İstişare Komitesinde yer alıyor. İlk bakışta bu kuruluşların bir arada olması normal görülebilir. Ama dikkatli bir inceleme yapıldığında bu kuruluşlar arasında derin uçurumlar bulunduğunu keşfetmek için âlim olmaya gerek yok. 12 Eylül 1980 öncesi yıllara biraz geri döndüğümüzde ne demek isteğimiz anlaşılacaktır. Terörün kol gezdiği, ekonominin kara günler geçirdiği o yılları Allah bir daha yaşatmasın. İşçilerin greve gitmesi yüzünden üretimi durdurulan fabrikalar, lokavt ilan eden patronlar yüzünden işsiz kalan binlerce insan. Hem sosyal hem de ekonomik hayata vurulan husumet rüzgarlarından artık bugün eser yok.. Milyonlarca işçiyi temsil eden TÜRK-İŞ,HAK-İŞ ve DİSK, KAMU-SEN ve binlerce patronu temsil eden TİSK ile milyonlarca esnaf ve sanatkarı, tüccarı temsil eden TOBB. Hepsi bir arada Brüksel'de. İşçi patron el ele. İşte Türkiye'nin özlediği tablo bu.. Bu tablonun eksik kalan kısmı ise Yasama-Yargı ve Yürütme arasında sağlanamayan koordinasyon. Türkiye'nin geleceğine hükmeden bu kurumlar arasında dört dörtlük bir uyum sağlanması halinde 72 milyon insanımızın özlemi gerçekleşecektir. Sıra Türkiye'yi idare edenlerde, gösterin kendinizi. Sivil Toplum Kuruluşları bir ülkenin eli, kolu, sesi, kulağı kısacası her şeyidir. Uluslararası toplantılarda resmi ağızların ifade edemediği veya ifade etmekle zorlandığı veya uygun görmediği durumlarda bu görev sivil toplum kuruluşlarına düşer. Bunun en güzel örneği KİK eş Başkanlar toplantısında sergilendi. Münferit sosyal ve siyasi birkaç olumsuz davranışı Türkiye ile bütünleştiren ve "Avrupa Birliğine girmek için kestirme yolunuz yok" diyen AB komisyonunun gelişmeden sorumlu üyesi Rehn'e TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun verdiği, "Mesele demokrasi değil ekonomi" karşılığı ders almasını bilenler için güzel bir örnekti. Geziye katıldığımız bazı meslektaşlarımın "3 Ekim'den sonra bahar havası sona erdi. AB sertleşmeye başladı" yorumlarına da katılmıyorum. Böyle bir yoruma katılmak sığ bir pencereden meseleye bakmak olur. Tabii ki AB kendi açısından haklı olarak birtakım zorluklar çıkarmak istiyor. Türkiye bu zorlukların üstesinden gelebilecek güçtedir. Telaşa gerek yok. 45 yılı geçen bir mücadelenin sonlarına yaklaşırken, aceleci bir yaklaşımla "AB bizi istemiyor" yanlışına düşmek Türkiye'ye zarardan başka bir şey getirmez. Hükümete bu konuda büyük görevler düşüyor. Aklıselim bir şekilde bu meselenin üstesinden geleceğiz. Her şeyin başı sabır. Sabırla ve sağduyu ile hareket eden Türkiye en kısa zamanda gireceği AB'nin şerefli bir üyesi olacaktır. TOBB için de birkaç söz söylemek istiyorum. Sivil Toplum Kuruluşlarını bir araya getiren ve Türkiye'nin kararlılığını bir kez daha Avrupa Birliğine ispat eden TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nu tebrik ediyorum. TOBB, Avrupa Birliği yolunda büyük çaba sarf eden ve öncülük yapan bir kuruluş. İnşallah bundan sonra da yapacağı bu tür organizasyonlarda Türkiye'nin sesini duyurma görevini sürdürür. Bu kurumdan beklenen de zaten budur.