Başbakan'ın açıkladığı demokratikleşme reformunun en çok etkileyeceği kesimlerden birisi de Kürt kökenli vatandaşlarımız. 2005 yılında Diyarbakır'da, asimilasyon ve inkâr politikalarının terk edildiğini ve devletin Kürt kökenli vatandaşlarının etnik ve kültürel varlıklarını tanıdığını ve saygı ile karşıladığını açıklayan Başbakan Erdoğan'ın iradesi ile o günden bugüne birçok reform hayata geçirildi. Son pakette de gayet cesur adımlar atıldı. Anadilde eğitimden ayırımcılıkla mücadeleye, nefret suçlarının cezalarının artırılmasından Kürtçede kullanılan harflerin kabulüne, yer isimlerinin değiştirilmesinden anadilde siyasi propagandanın önünün açılmasına kadar bir dizi reform hayata geçirilecek. Yapılacak bu reformlar Kürt kökenli vatandaşlarımızın talepleri. Bir de BDP'nin, KCK'nın ve Kandil'in talepleri var. Nedir onlar? Terörle Mücadele Kanunu'nun değiştirilmesi ve bu değişiklik sonucu KCK'lıların tahliyelerinin sağlanması, Öcalan ve suça bulaşmış, cinayet işlemiş teröristleri de içine alan bir genel af çıkarılması, yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılması gibi başlıklar. Gördüğünüz gibi 3-5 başlık kaldı ellerinde istismar edebilecekleri. Yeni düzenleme ile silahı terk edenler siyasete girebilecekler. Dağı terk edenin düz ovada siyaset yapmasının önü de açıldı.
Peki yapılan reformlardan Kürt kökenli vatandaşlarımız memnunken kimler memnun değil? BDP memnun değil, KCK memnun değil, Kandil memnun değil. Niye memnun değiller? Çünkü onların derdi üzüm yemek değil. Onlar Kürtlerin sorunlarını istismar ederek oy alıyorlar. Sorunların çözümü onların elindeki maşaları azaltıyor, istismar alanlarını daraltıyor. PKK için önemli olan sorunların çözümü değil. Kandil'in önceliği genel af ve kendilerinin idare edebilecekleri federatif bir Kürdistan'ın oluşumu. Gerisi onları kesmez. Aslında bu paketle BDP'nin birçok talebi de karşılanmış oldu. Seçim barajının düşürülmesi, önseçim ve seçimlerde ana dilde propagandanın yapılabilmesi, eş genel başkanlığın önünün açılması, partilere üye olmayı daraltan kısıtlayıcı engellerin kaldırılması, parti teşkilatlanmalarının kolaylaştırılması, hazine yardımının yüzde 3'e düşürülmesi... gibi talepler karşılandı. Terörle Mücadele Kanunu'ndaki 'terör' tanımının değiştirilmesi son anda paketten çıkarılmış olabilir. Çözüm süreci ilerledikçe terörle mücadele kanununda da gerekli değişiklikler yapılır. Terör tehlikesi ortadan kalkıp silahlar tamamen bırakıldığında da Avrupa yerel yönetimler şartı da kabul görecektir.
Kürt siyasetçilerin, özellikle de BDP'lilerin reform paketini küçümsemeleri, hiçbir şey yapılmamış gibi davranmaları ayıptır. Kürt sorununun çözülüp, tarihin çöp sepetine atılmasını istiyorlarsa yapılanları külliyen inkâr yerine 'yetmez ama evet' demeliydiler. 'Helal olsun size. Cesaretinizi alkışlıyoruz. Devam edin. Sizi destekliyoruz' deyip hükümeti, bu alanda yeni reformlar yapmaya teşvik etmeliydiler.
Bu reformlardan sonra çözüm sürecinin kesintiye uğraması Kürtler nezdinde PKK'yı bitirir. Kimin gerçekten ne istediğini Kürtler de görmeye başlayacak.