Macolin Sözleşmesi ışığında Kara Leke!..

A -
A +

Bakınız sevgili okurlarım, hayatım sporun içinde geçti… “Sadece futbolun değil, sporun… Okul yıllarımda okul takımlarında futbol, basketbol oynadım. 1955 yılının sonbaharında yani 19 yaşında, Babıali’de, dayım spor yazarı rahmetli Necati Bilgiç’in götürdüğü Fenerbahçe Dergisi’nde de “spor / futbol” yazmaya başladım. O gün bugündür de yazıyorum, yazacağım…

 

Benim için “spor” denilince “sıralamam”, yani sevdiğim, keyif aldığıma, seyretmek ve yazmak istediğime göre, şöyledir; 1 - Atletizm 2 - Basketbol 3 - Bisiklet 4 - Futbol 5 - Tenis… Sonra “Bilardo, Satranç, At Yarışı” ve sonra da diğer spor branşları…
Bu arada “basketbolda Ankara ajan yardımcılığı ve hakemlik” de yaptım…

 

Bu başlangıcı neden yaptım; zira “gene ve gene ‘Atletizmimize düşürülen Kara Leke’yi” yazacağım bugün, bıkmış olsanız da, affedin… Benim “spora ve sporumuza karşı” görevimdir!..

 

Bilinmelidir ki, İnsanlık tarihinde “Atletizm / Jimnastik / Yüzme” olmasaydı, spor olmazdı!..

 

Atletizm sporun “bir numarası ve anasıdır”, işte onun için “ülkemde ona düşürülen ‘Kara Leke’ cezasız kaldıkça” da yazacağım…

 

Önce…  “Ekim ayının son günlerine” dönelim. Antalya’da “Avrupa sporunun mevcut durumunun ele alındığı ve tartışıldığı, 54 ülkeden spor bakanlarının, başta Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Marija Pejcinovic Buric olmak üzere 54 ülkenin spordan sorumlu üst düzey yetkililerinin ve 30’un üstünde uluslararası spor kuruluşunun temsilcilerinin katıldığı… Avrupa Konseyi 17’nci Spordan Sorumlu Bakanlar Konferansı’nın yapıldığı günlere… 

 

Konferansın açılış konuşmasını “videolu” olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve başkanlığını Spor Bakanımız Mehmet Kasapoğlu’nun yaptığı konferans sırasında, Türkiye Cumhuriyeti adına Bakanımız Mehmet Kasapoğlu törenle “bir sözleşmeye” imza attı… 

 

“Sporda yolsuzluk ile mücadele konusunda ‘uluslararası statüde en etkili ve yaygın’ bir anlaşma” idi, imzaladığı… Müsabakalarının Manipülasyonu Üzerine Avrupa Konseyi Sözleşmesi / Macolin Sözleşmesi…

 

Aynı törende Kuzey Makedonya da sözleşmeyi imzalamıştı…
Bu imza, Spor Bakanımız Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun “Spor Müsabakalarının Manipülasyonu Üzerine Avrupa Konseyi Sözleşmesi / Macolin Sözleşmesi’ni imzaladık. Böylece Türkiye, mücadelesindeki kararlılığını uluslararası kamuoyunda yeniden vurgulamıştır” tweet’iyle bütün Türkiye’ye duyurulmuştu…

 

Şimdi, bakanlık döneminde “özellikle ‘amatör’ dediğimiz spor branşlarında alkışlanacak yaygın hamle ve başarılara imza atıldığı ortada olan” Sayın Bakanımıza soruyorum:

 

Türk sporuna “bugüne kadar spor tarihimizde rastlanmadık” kara bir lekeyi düşüren… Dünya Atletizm Birliği tarafından alınan ve uygulanmaya başlanan Türkiye’ye “Olimpiyat seçmeleri yarışmalarındaki derecelerde manipülasyon yapıldığının tespiti ile verilen ‘ülkemizde yapılacak ve kendisinin denetlemediği yarışlardaki derecelerin geçerli olmayacağına” dair karar ortada iken… 

 

Bu kara lekenin sorumluları “Türk atletizminin içinde ve başında olmaya” daha ne kadar devam edecekler?..

Prof. Dr. Sebahattin  Devecioğlu’na mesaj…

Sayın Hoca’m… Bugün köşeme “spor ve spor eğitimi ve spor bilimi konusunda ‘uluslararasına kadar uzanan’ uzmanlık kariyerinizi” yazmaya çalışsam, başka konular için yer kalmaz.

 

Bana göre, “ülkemizde spor uzmanlığı akademisyeni olarak” 1 numarasınız… Ve de… Hem bilim adamı, hem yazar, hem uygulamacı ve de uzman olarak “uluslararası” şöhretiniz de var…

 

Dahası, Gençlik ve Spor Bakanlığı Spor Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün “Spor Eğitimi ve Bilim Kurulu” üyesisiniz.
Antalya’da yapılan “Spor Bakanları Konferansı ve de o konferans sırasında törenle imzalanan” Macolin Sözleşmesi için gazetenizde (Elazığ SONSÖZ) ve blogunuzda görüş, haber ve yazılarınızı okudum.

 

Şimdi size bir “spordaş ve yazardaş olarak” soruyorum; “İmzaladığımız Macolin Sözleşmesi” ile “Atletizmimizin ve sporumuzun üzerine düşen kara leke” konusundaki “Spor Teşkilatımızın bakanlık ve genel müdürlük katlarındaki sessizliğini ve hareketsizliğini” nasıl yorumluyorsunuz; bize yakışıyor mu?..

Sen bizimsin Cüneyt Çakır!..

Bu gece, Çekya karşılaşmasında, Türk Millî Takımı kadar, hakemliğe veda ederek, düdüğünü asacak olan ve de en ünlü, en çok “en büyük hakemimiz” unvanını hak eden “iki hakemimizden biri olan (Öteki rahmetli Sulhi Garan’dı) Cüneyt Çakır’ı seyredeceğiz.

 

Başkalarını bilmem ama “son düdüğü çaldığında ve belki de milli oyuncularımızın omuzlarında” sahayı terk wederken, benim gözlerim nemlenecek…

 

“Hakem yazmayı” pek sevmem, yazmamak için daktilo, bilgisayar başında çok da direnmişimdir… Ama onu yazdım… Alkışladığım oldu, eleştirdiğim oldu… Çok azı da “sert eleştiri” idi. Ama “O, hep ‘benim Cüneyt Çakır’ım’ idi!..”

 

Öyle de kalacak…

Teşekkürler Attila Gökçe kardeş… 

Gene son 12-13 saniyede ve Sırbistan önünde gene “bir sayı gibi bir fark” ile Dünya Kupası finallerini kaybeden bir takım ve hocası… Sevgili koçumuz Ergin Ataman…

 

Basketbolumuzu yazan meslektaşlarımın çoğu, “önceki benzerleri gibi” bu kaybediş için de “şansızlık” derken, sevgili Attila Gökçe, “Hedefi bırak, projeye bak” başlığı ile enfes bir yazı yazmış…

 

“Kayıpları, nedenlerini ve de ‘asıl’ nasıl kurtulacağımızı” anlatan bir yazı…

 

Herkes ama, asıl “basketbolu yazan ve konuşan” arkadaşlarımız okumalı ve elbette başta “son saniyeler kayıpçısı” Ergin Ataman Hoca’mız da!..”

Şaka!..

Icardi’yi, hatta Mertens’i aldığı için yazılarınızda, ekranlarda, sosyal medya videolarınızda Erden Timur’u ağır şekilde eleştiren “O ne biliyordu ki, Cenk Ergün’ü kenara itip, transferi tek yetkili olarak ona bıraktılar. Borç içindeki Galatasaray’da bu oyuncular alınır mıydı?” diyenler…

 

Bilmem ki, şimdi, “yazan” kaleminiz, “konuşan” diliniz, kısacası ve asıl “vicdanınız” titriyor mu?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.