Türkiye'de, uzun yıllardır, "spor" diye futbolu, "futbol" diye de "Üç Büyükler'in futbol takımlarını" milyonlarca TV seyircisine ve spor severe yutturmaya çalışan TV'ler ve bunların "spor (!) servisleri" vardır!. "Aynı çerçevede" çalışan spor (!) sayfalarının "zihniyettaşlarıdır" bunlar!.. Birkaç TV kanalında, "şöyle veya böyle" basketbole, motor sporlarına, voleybola ayrılan "tek tük" programlar vardır ama, "spor programı" olarak ortada "sporseveri tatmin edecek" tek program yoktur!.. Buna "devletin TV'si olan" TRT de dahildir!. Hadi, "özel" TV'ler "göz boyamacı ve aldatıcı" reyting pazarlamasının peşine takılmışlardır, ama TRT!.. Kanununda "ülke ve halk yararına yayınlar yapmak" ilkesi bulunan TRT!.. Kurulduğunda ve yayına başladığında, "o imkânsızlıklar içinde iken" bile "sporu, spor olarak" kabul eden ve "bunun gereklerini yerine getiren" TRT!.. Rahmetli Doğan Kasaroğlu'nun "Haber Dairesi Başkanlığı" ile başlayan ve "spor programlarının nasıl yapılacağını" dosta düşmana ispat eden TRT!.. Radyoları ile TV ekranıyla "sporu, halka sevdiren" ve "halkın spor eğitiminin merkezi hâline gelen" TRT!.. Ülkenin "sporu ve gazeteciliği çok iyi bilen" kişilerini istihdam eden TRT!.. Bugün nerede? "Futbol çığırtkanlı için" özel TV'lerle yarışmaya kalkışmaktan öteye hemen hemen "hiçbir şey yapmayan", yapamayan TRT!.. Spor Servisi'nde "bunu yapacak" yöneticisi olmayan, "sporu bilen elemanlarının sayısı da giderek azalan" TRT!.. Spor servisini, "öbür servislerden kaydırılanların" ve "torpillilerin istilâ ettiği" iddiaları ayyuka çıkan TRT!.. Olimpiyat gibi bir "spor mahşerine", kimleri göndereceği ve "göndereceklerinin spor bilgi ve nosyonlarının" ne olduğu hâlâ bilinmeyen TRT!.. "Futbol yarışında" özel TV'lerle yarışma içinde olduğu hâlde, Avrupa Futbol Şampiyonası'nı yüzüne gözüne bulaştıran TRT!.. Önümde, TRT'nin Ankara - İstanbul - İzmir ve diğer bölgelerindeki "spor servisi çalışanları ve hizmetlileri" ile ilgili "detaylı bir bilgi notu" duruyor!.. Nerede kaç eleman var, "kaç kişi sporu biliyor, çoğunluk nasıl bilmiyor", spikerlerin, yönetmenlerin, yapımcıların , yayıncıların ve muhabirlerin "yabancı dilden spor bilgisine kadar" nasıl bir çizgide olduklarını açıklayan ve TRT'nin "spor konusunda ne kadar acıklı bir durumda olduğunu" ortaya koyan bir bilgi notu!.. Yıllardır, "TRT 3" kanalı, özellikle öğleden sonraları ve geceleri, kimselerin seyretmediği ve kimsenin de pek umurunda olmayan "eski milli maçları, futbol şampiyonaları karşılaşmalarını, tenis maçlarını tekrar tekrar yayınlayıp" duruyor ve "kanalda zaman dolduruyor!.." Doğru dürüst bir spor servisi, "böyle bir kanalda" kim bilir neler yapar? Özel TV'lere "ders ve örnek olacak" ne spor programlarını art arda dizer ve sporseverleri TV başına nasıl zincirler!.. Dünyanın dört bir yanından, bunca "spor haberi ve görüntüsü" akıp geliyor, Fransa Bisiklet Turu'ndan, ünlü sporcularla ilgili haber, yorum ve röportajlara kadar... Eğitici, bilgi veren belgesellere kadar!.. Hepsi çöpe gidiyor; zira "ne anlayan" var, ne de "bir şeyler yapmak" isteyen!.. Önümde sevgili Cem Çetin'in "Fransa'da Tenisin gelişmesinde televizyonun rolü" başlıklı makalesi duruyor. Diyor ki, Cem Çetin: "Bir spor dalının gelişmesi, Fransız araştırıcı Raymond Thomas'ın ifadesiyle, televizyonda bulacağı zaman ve yayın sıklığına bağlıdır." Ve devam ediyor: "Bu çerçevede televizyonun spor dalları arasında haksız bir rekabete neden olduğu rahatlıkla ileri sürülebilir. Durum öyle bir noktaya gelmiştir ki, televizyonun ilgi gösterdiği spor dalları varlıklarını sürdürme ve gelişme şansını yakalarken, televizyonun ilgisiz kaldığı spor dalları gelişmemekte, hatta yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır. Fransa'da yaşanan televizyon - tenis birlikteliği, televizyonun bir spor dalının gelişmesinde nasıl bir etki yaptığını en açık şekliyle göstermektedir." Ve Cem Çetin, makalesinde bu gelişmeyi, "saat/yayın sayısı, sporcu sayısı, kort sayısı, hoca sayısı" olarak açık açık ortaya koyuyor!.. Sonunda da diyor ki: "Bir çok araştırmacının ifade ettiği gibi, spor dallarına olan ilgiyi artık televizyonlar şekillendirmektedir. Böyle bir gerçek söz konusuyken, televizyon kanallarının başında bulunanların büyük sorumluluk içinde hareket etmeleri son derece önemli bir zorunluluk olarak ön plâna çıkmaktadır. Bu çerçevede sıkça telâffuz edilen 'Halk ne istiyorsa biz onu veriyoruz' söyleminin de, televizyonun gücünden mümkün olan en iyi şekilde faydalanılması için, artık son bulması gerekmektedir." Diyelim ki; "İstanbul'un Üç Büyük Kulübü ile iç içe olan İstanbul medyasının spor sayfalarının ve ekranlarının" hiç olmazsa yakın gelecekte "bunu yapması mümkün değildir" ama ya TRT? On binden fazla eleman çalıştıran, "dünya ile her türlü bağlantısı olan" TRT, "doğru dürüst bir spor servisi kurarak", pekâla "TRT 1 ve TRT 2" kanallarında "günlük" ama "gerçek" spor - haber programları ve TRT 3'te de "eğitici" spor programları yapabilir ve yapmalıdır!. Bunun için ilk şart, "bugün TRT'yi yönetenlerin" "rahmetli" Kasaroğlu'na "benzer" bir zihniyete sahip olmaları ve "onun gibi" bir spor ekibi kurmalarıdır!.. Zor değil; niyet önemli!..