ZÈ Roberto-Aykut Kocaman Raj Kapoor!..

A -
A +

Birkaç yıldır "en başarılı spor branşımız" voleybol; milli takımlar seviyesinde de kulüpler seviyesinde de... Dahası, "kadın" voleybolumuz, "erkekler" voleybolumuzdan da ileri!.. Türk Voleybolunda, "kıyametler kopan" ve her yıl "milyar dolarlar" dönen futbolumuzdan da, futboldan sonra "en büyük imkân havuzunda keyif çatan" ve de "medya tarafından şişirile şişirile patlayacak hâle gelen" ve bir "fiske ile" kulüpler bazında da, milli takımlar bazında da "patlayan" basketbolumuzdan "ileri" sonuçlar alınıyor; üstelik "sessiz" ve de "derinden" gidilerek; helâl olsun!.. Fenerbahçe Kadın Voleybol Takımı, "çok büyük bir başarıya imza attı"; hepimizin "basketbolda beklediği" ama hayal kırıklığına uğranılan bir süreçte, ülkemize "Avrupa'nın en büyük kupasını getirdi!.." Adım adım, "ikincilikti, üçüncülüktü" derken, bu yıl zirveye çıkan sarı-lâcivertli sporcularımızı, hocalarını, yöneticilerini ve onları destekleyen taraftarlarını ne kadar kutlasak azdır; bir helâl olsun daha!.. Bu arada "herkes iyi bilsin" diye, "bu muhteşem şampiyonluğu getirenlerin", onlardan çok daha büyük imkânlara sahip "ötekilerden" farkını da ortaya koymak istiyorum: Onlar da, "başkan ve yöneticileri şike soruşturması sebebi ile hakkında soruşturma açılan, tutuklanan" bir kulübün, "aynı" kulübün mensupları idiler!.. Ama antrenörleri ZÈ Roberto, belki de sadece "iki Fenerbahçeli futbolcunun kulübe maliyeti kadar" bir bütçeyle "böyle" bir başarıya ulaşırken, Aykut Kocaman gibi "durmadan" ağlamadı, sızlamadı, takımını "Şike soruşturmasına kalkan olarak" kullanmadı, "işine baktı" ve sonuç ortada; "muhteşem" bir kupa ve "Avrupa'nın en büyüğü" etiketi; bir kere değil, on kere, yüz kere, bin kere müthiş; milyon kere alkış!.. Dahası, ZÈ Roberto'nun voleybolunun başına gelen, Aykut Kocaman'ın futbolunun başına hiç ama hiç gelmedi; bir de "o olsaydı" bilmem ki, Kocaman ne yapacaktı?.. Zira, Fenerbahçe'de "Kadın Voleybolunu zirveye taşıyan yolculuğun mimarı" Mehmet Ali Aydınlar (Ona da binlerce teşekkür) idi; Aydınlar, onların babaları idi, başkanları idi, patronları idi, her şeyleri idi; Aydınlar'ın "acı" gidişini hatırlayınız; bir takım için "bundan daha ağır bir darbe" olabilir miydi?.. Ama ZÈ Roberto ile öğrencileri, "art arda gelen Aziz Yıldırım ve Mehmet Ali Aydınlar darbelerine rağmen" ayakta kaldılar, Türkiye'nin de, Avrupa'nın da zirvesine çıktılar!.. Neydi fark; ZÈ Roberto, Aykut Kocaman'ın aksine, "Şike konusunu kulüp yönetimine bırakmış, kendisine ve öğrencilerine verilen paranın omuzlarına yüklediği aslî işini yapmış, öğrencilerine de yaptırmıştı"; hem de en iyisini!.. "Saçı-sakalı karmakarışık bırakmak" ile "Şike soruşturmasını protesto ettiklerini sanan" kaptanları ve futbolcularıyla beraber, neredeyse "gençliğimize seyrettiğimiz" ünlü "Awaara - Avare - 1951" filminin baş artisti ve rejisörü Hintli sanatçı Raj Kapoor'a özenmiş gibiydi Aykut Kocaman; durup dinlenmeden bol bol göz yaşı döktü, futbolcularına ve taraftarına da döktürdü; "aslî görevi", takımını "zirveye taşımak" olduğu hâlde!.. Aslında "ZÈ Roberto" daha çok yakışırdı, "Avare mu" şarkısını söylemeye!.. Kocaman hocamız, inşallah ZÈ Roberto'dan ders almıştır ve hiç olmazsa "bundan sonra asıl görevinin ne olduğunu" tam olarak fark edip de, "Şike soruşturmasını, kötü sonuçların mazereti ve bahanesi olarak" kullanmak huyundan da vazgeçip, öğrencilerini de "ona göre" motive eder. Play-off sistemi ona "bu fırsatı" veriyor!.. Bakalım, "lâyığı ile" kullanabilecek mi; yaşayıp göreceğiz!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.