ABD & ABD

A -
A +

Bu haftaki yazımızın başlığı uluslararası büyük bir firmanın ortak logosunu hatırlatıyor. Ama değildir. Birincisi, günümüzde dünyanın en büyük ve en güçlü devleti, Amerika Birleşik Devletleri'nin simgesi, ikincisi ise şimdiki Avrupa Birliği (AB)'nin ileride kurmayı tasarladığı "Avrupa Birleşik Devletleri"nin kısaltılmış halidir. Tarihte hayli denenmiş olan bu tasarı eğer şimdilerde başarılı olabilirse çağların, asırların hayali de gerçekleşmiş olacaktır. Türkiye olarak her ikisi ile yakından ilgiliyiz. Amerika'daki ile NATO çerçevesinde müttefik, ikili alanda ise stratejik işbirliği içindeyiz. Avrupa'dakine ise "Katılım Ortaklığı" belgesi ile adaylık sürecini başlatmış durumdayız.  Amerika Birleşik Devletleri'nin federal bir yapı içinde örgütlenebilmesi, alışabilmesi nisbeten kolay olmuştur. Zira 1700'lü yılların sonlarında "Devlet" olmaya bu sistemle başlamışlardır. Onlar için bundan öncesi yoktur. Avrupa Birleşik Devletleri'ni kurmayı tasarlayan Avrupa devletlerinden çoğunun ise arkalarında uzun bir bağımsızlık dönemi, kendilerine özgü hükümralık alışkanlıkları vardır. Bütün bunlardan federasyon veya konfederasyon lehine büyük ölçüde feragat etmeleri gerekecektir ki bu hiç de kolay olmayacaktır. İster Almanya'nın uygulamakta olduğu federal sistemde, ister Fransa ve İngiltere'nin tercih ettiği "Confederal" yapıda olsun böylesi bir yapılanma zannedilenden çok daha uzun bir zaman alacaktır. Zira bu birliğe girecek ülkelerin her birinin asırlar öncesine kadar uzanan milli hükümranlıklarından alışkanlıklarından, özelliklerinden çok büyük ölçülerde feragat etmeleri gerekecektir ki bu hiç de kolay olmayacaktır.  Şöyle veya böyle Avrupa da şimdiki bütün hazırlıklar bu istikamette gelişmektedir. Amerika'nın bugünkü federal devlet haline gelebilmesi bile tamamen ayrı ve kendine özgü koşullarda ve uzun bir zaman süresi içinde mümkün olabilmiştir. Bununla beraber iki tanımlama arasında az da olsa benzerlikler vardır... Avrupa, bir asırlık bir zaman süresi içinde iki büyük dünya savaşına sahne olmuş çok acı deneyimlerden geçmiştir. Bu yüzden şimdilerde Amerika'dakine benzer bir yönetim sistemine özenmiş ve yönelmiş olmasında şaşılacak bir şey yoktur. Geçmişte pek çok denenmiş başarılı olunamamıştır. Kim bilir belki bu sefer olur düşüncesi giderek güçlenmektedir.  Amerika Birleşik Devletleri yeni bir seçimden çıkmıştır. Onlar da İngilizler gibi koalisyonlardan hiç hoşlanmazlar oldum olası iki partili bir yönetimden yanadırlar. Halen Cumhuriyetçiler bu yılın başlarında yönetimi kıl payı ile de olsa ele geçmişlerdir.. Yeni Başkan W. Bush on yıl öncelerinin Ortadoğu'da muazzam bir "Çöl fırtınası" estiren fakat Saddam'ı deviremeyen Başkanın küçük oğludur. Dolayısı ile Beyaz Saraya hiç de yabancı sayılmaz. Nitekim gelir gelmez hemen takımını kurdu. Babasının Savunma Bakanı deneyimli Dick Cheney Başkan Yardımcısı, Genel Kurmay Başkanı Colin Powel Dışişleri Bakanı oldu. Yine babanın döneminde parlayan Condoloeezza Rice milli güvenlikten sorumlu danışmanlığa getirildi. Bunlar büyük yetkilerle donatılıp işe başladılar. Pentagon'da yapılan çalışmalarda nükleer savunma stratejisinin yeniden gözden geçirilmesi yanında belli başlı üç odak noktasına kırmızı işaret konulduğu anlaşılıyor. Bunlardan birincisi ve şimdiye kadar Beyaz Sarayın en büyük önceliği verdiği Ortadoğu meselesi (Arap-İsrail anlaşmazlığı ve Irak), İkincisi Balkanlar, üçüncüsü de Kafkaslar olarak belirlendi. Bu üç odaktan üçü de Türkiye'nin hem yaşam hem de uzmanlık alanı içine girmektedir. Her bakımdan ilgi ve çıkar ilişkilerimizin yoğunlaştığı bölgelerdir. Üstelik Tarihi bağlarımız ve deneyimlerimiz dolayısı ile mutlak bir "Uzmanlık alanı"mız sayılırlar. Buraları şöyle veya böyle asırlar boyu bizzat yönetmişiz. Balkanlarda evladı fatihanın ahfadı yaşar.. Hepsinin gözleri, gönülleri bize bakar Balkanlar'da Tito Yugoslavyasının dağılmasından sonra bir türlü dirlik düzenlik kurulamadı. Daha önce de yazdım. Toprağı bol olsun. Mareşal Josip Broz Tito ilginç bir adamdı. Bir gün dönemin Türkiye sefiri ile konuşurken ona: "Siz Osmanlılar!.." diye hitap edince Büyükelçi "Biz artık Osmanlı değiliz!.." gibilerden itiraz edecek olunca daha tercümenin bitmesini beklemeden araya girmiş: "Osmanlısınız, Osmanlısınız bre!.." demişti ve eklemişti. "Biz bu 6 ayrı milleti bir arada barış içinde yönetmeyi siz Osmanlılardan öğrendik!.."  Kosova'ya BM çerçevesinde küçük bir askeri birlik gönderdik.. Ama hâlâ kaynıyor. Kan akıyor. Şimdilerde Makedonya karıştı. Orada da öz be öz Türkler var. Adamlar feryad figan içinde bizlerden medet umuyorlar. Papandreu'nun bir ayağı Üsküp'te. Oralarını kendi mülkü sayıyor.. Düzen vermeye çalışıyor. Bizimkiler TV karşısında çok bilgili, yetkili beyanlarda bulunmakla yetiniyorlar.. Vakit bulup konu ile uğraşamıyorlar. Avrasya'yı da son zamanlarda ihmal eder gibi olduk. Halbuki Pentagon'un üç sıcak bölgeden biri ilan ettiği bu yöreler bizim canevimiz sayılacak kadar bize yakın. İnşallah ekonomik ve iç politika meselelerinden vakit bulur da biraz da bu konulara önem veririz diye düşünüyoruz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.