Başbakan Erdoğan'ın Başkan Bush'u ziyareti...

A -
A +

İki taraf için de sıkışık ve sıkıntılı bir döneme rastlamış olmasına rağmen bu ziyaretin yapılabilmiş olması, bana göre, her iki taraf için de çok faydalı olmuştur. TBMM'nin olağanüstü toplantısının hemen ardından Anayasa gereğince 1 Ekim'de herhangi bir çağrıya gerek kalmadan kendiliğinden toplanıp yeni çalışma dönemine başlaması gerekiyordu. Bu yapıldı. Cumhurbaşkanı bu sefer açış konuşmasını ihmal etmedi. İsabetli davrandı. Beklediğimiz çok konulara, cesaret ve vukufla temas etti. TSK'nın yeni kuvvet komutanları teker teker konuştular... En sonunda Genelkurmay Başkanımız da beklenen konuşmasını Harp Akademilerinde yaptı. Kendisinden önce konuşan Kuvvet Komutanlarının konuşmalarını tamamen onaylayarak bugünkü milli ve uluslararası konjonktür içerisinde söylenmesi gereken her şeyi söyledi... *** Şimdilerde bir Avrupa Birliğine uyum ve içine girebilme süreci ve çabası içindeyiz. Arada çatlak seslerin çıkması kimseyi şaşırtmamalıdır. Bu her yerde öyle olmuştur ve olmakta devam edecektir. Sayın Başbakan Erdoğan'ın ABD dönüşü bu konuda medya yolu ile yaptığı açıklama akıl yolu ile birdir. Bu konuda bir noktayı belirtmek isterim. AB temessül etmek isteyen bazı işgüzar bürokrat, teknokrat veya kendini ve görevini unutacak kadar gevezelik eden yabancı diplomatların, kendilerine Avrupa Parlamentosu adını takan topluluğun ileri geri beyan veya sözüm ona kararların hiçbiri bizi Batılılar gibi yaşamak, onlar gibi davranmak kararından döndürmeyecektir! AB en umutlu olduğu bir dönemde Fransa'dan başlayarak yaygınlaşan bir "Referandum" sendromunu yaşamaktadır! 1950 sonlarından başlayarak bu konunun içinde ve ortasında bulunmuş bir eski diplomat olarak açıklıkla ifade ediyorum ki savaş sonrası dönemde hiç kimsenin bir AB kurmak gibi bir hayali yoktu. Her şey bir daha savaş çıkmasını önleyecek ve özellikle Almanya'nın Avrupa'yı bir defa daha hükmü altına almasını önleyebilecek tedbirlerin peşinde idi. 1950 Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu, Av. Atom Enerjisi Ajansı ve nihayet ilk olarak Yunanistan'la bizim ortak olduğumuz AET Avrupa Ekonomik Topluluğunu böyle anlamak ve yorumlamak gerekir. Yukarıda saydığımız 3 topluluğun kaynatılıp birleşmesi doğaldır. Ama ötesi "Yol üzerinde bulunuvermiş, bir eski hayalden ibarettir!" PKK konusunun kökünden halledilebilmesi için bizce kimsenin yardımına gerek kalmadan meseleyi kedimiz kestirip atabilmekte çok faydalar vardı. *** Yeter ki bu Anayasal sınırlar içinde yapılabilsin. Bunun çerçevesi Sayın Cumhurbaşkanımızın TBMM açış konuşmasında açıklıkla çizilmiştir. Eninde sonunda yapılacak da odur. PKK eşkıyasının elinde en modern Amerikan silahlarının bulunduğunun Başbakanımız tarafından açıkça ifade edilmesi çok isabetli olmuştur. Sayın Erdoğan'ın Kerkük için ayrı bir Statü istemesi de aynı şekilde fevkalade isabetli olmuştur. İngilizlerin buralarını mütareke hükümlerine aykırı olarak bir oldu- bitti şeklinde işgal etmiş olduklarını unutmalayalım! Bunu yazarken gözlerimin önüne rahmetli Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün resmi ziyaretinde müheykel endam ve tavırlı iki Kerküklü Türk'ün anlamlı hediyesi siyah abanoz tahta üzerine çakılmış dört dizesinin anlamı ve kavramı canlandı: "Hoş gelduu! Sefa gelduu! Sen Kaafdan kaafa geldu! Ne Ben öldüm kurtuldum! Ne sen insaafa gelduu!" Beni fevkalade duygulandıran bu sedef kakmalı levha bir süre bende kaldı idi. Sonra Sayın Çağlayangil'e gitti. Yeni kitabımda Kuzey Irak Musul-Kerkük macerasını anlatmak fırsatını buldum. Gerekirse daha tafsilatlı yazacağım ki bir benzeri Kıbrıs'ta tekerrür etmesin.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.