NATO'yu kim kurdu, kim batıracak?

A -
A +

Atatürk döneminin ünlü Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras, Atatürk'ün vefatından sonra bir çokları gibi gözden düştü. Bozuk para gibi harcanmak istendi. Gözden düşmüş ama çaptan düşmemişti. Bir süre Sefirlik yaptıktan sonra köşesine çekildi. Bir gün kendi ailesine yakın iki genç hariciye memurunu sınamak ister gibi sordu! NATO'yu kim kurdu? Söyleyin bakalım genç diplomatlar dedi. Aldığı cevapları tatminkar bulmadı. Genç hariciyecilerden biri "ROOSEVELT öteki de Churchill" demişti. T.R. Aras 'Hayır dedi, NATO'yu Molotof kurdu. Sonra da izah etti. Gerçekten de İkinci Dünya Savaşı artık sona ermek üzere iken Sovyet Rusya Yalta ve Potsdam konferanslarından sonra müttefikleri İngiltere ile ABD'ye kafa tutar gibi onlar ne derse (niet-hayır) diye karşılık verir olmuştu Molotof, Stalin'in Rusya dışında gözü kulağı dili mesabesinde idi. Ne yapmak istedikleri pek belli olmuyordu ama hissediliyordu. Bir gün Stalin Avrupa haritasını aldı. Kuzeyde STTETİN'den başlayarak güneyde TRİESTE'ye kadar uzanan bir çizgi çizdi. "Bu çizginin batısına karışmam... Ama doğusunda kalanlara da kimseyi karıştırtmam dedi. Churchill'in ünlü tanımlaması ile Avrupa'nın üzerine bir "DEMİR PERDE" böyle iniverdi. Potsdam'da Türkiye ve Boğazlar üzerindeki talepleri İngiltere'nin yeni Dışişleri Bakanı Ernst BEVİN tarafından alaylı biçimde geri çevrildi. "Sizlere Noel Yortusunda Hindi 'Turkey' yedirmeyeceğiz..." dedi. Molotof, dışişleri bakanları düzeyindeki toplantıyı terketmek üzere kapıya yönelmişken ABD Dışişleri Bakanı James Byrns'ün bir latifesi ile geri dönüp yerine oturdu. Oturdu ama Konferansa katılan Batılı Müttefiklerin de kafalarına dank etti. Ruslara karşı caydırıcı bir savunma paktı imzalanması zorunluluğunu duydular. "Kuzey Atlantik Paktı-NATO" böyle kuruldu. Türkiye bu pakta Kore Savaşında Türk Tugayının kahramanca savaşmasının etkisi ile sonradan katılabildi. NATO bütün Soğuk Savaş döneminde "Caydırıcılık" görevini kusursuz yerine getirdi. Molotof'un herşeye "NİET-HAYIR" politikası NATO'nun kurulmasına vesile olmuştu.  NATO 50. Altın Yıl Dönümünü 1999'da Vashington'da Devlet Başkanları ZİRVE'sinde kutlarken Sovyet Rusya'nın ne kendisi ne de NİET politikası artık yoktu. Stalin'in yıllarca önce boş bıraktığı Kremlin'de Gorbaçov adında küçük bir Aparacik oturuyor, "Glasnost ve Perestroyka" diye adlandırdığı bir Ekonomico-Politika programı uygulamaya çalışıyordu. Gorbaçov'dan sonra YELTSİN, daha sonra da Putin gelmişti. Demir Perde kalkınca kafestekiler hem batıda hen doğuda bir tarafa dağılmışlardı. Sovyet Rusya'nın yerini Rusya Federasyonu almıştı. Almanya yeniden birleştirilmişti. Herkes artık NATO'nun var olma sebebinin ortadan kalkmış olduğunu düşünür olmuştu. Böyle düşünmeyenlerin başında ABD ile Türkiye geliyordu. Vashington'daki "Altın Jübile" toplantısına bizden bizzat Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel gitmişti. O tarihlerde ben de ABD'de bulunuyordum. Hep bekledim, bu toplantıda NATO'nun yeni stratejisi misyonu ve vizyonu, yeni durumlara göre yeniden tarif ve tasrih edilebilsin. Bu yapılamadı. Halbuki konu her hali ile doğusu batısıyla önce bizi ilgilendiriyordu. NATO'nun eski hali ile devamına karar verildi. NATO pusulasız bir gemi haline dönüşür gibi oldu.  Şimdilerde, hâlâ var olan NATO'nun müthiş ve örgütlü potansiyeli nerede ise kapanın elinde kalacak. Birleşmiş Milletler sıkıştıkca onu kullanıyor. Fransa'nın eski "Legion etrangere-paralı asker" alışkanlığı ile Avrupa Birliği de NATO'yu özel ordusu gibi kullanmak istiyor... Yunanistan'a gelince, her zaman olduğu gibi Türkiye'nin aleyhine olabilecek her ihtimalin peşinde davranıyor. Veto hakkına sahip olduğu tek ittifakta bu hakkını kısıtlayan, sulandıran formüllerin arkasında bekliyor. Bizde bu istikamette "Beşli Toplantı"da alınan bizce rizikosu büyük bir kararın sonucuna intizar ediyor. Beşli karar doğru mu? Yanlış mı? tartışmasını yapmanın faydası yoktur. Parlamentomuzun kararı ile onaylanmış olan bir anlaşmadaki mevcut bir veto hakkından kısmen de olsa feragati tazammun eden bir kararın aynı şekilde prosedüre tabi olması, yani Meclisten geçmesi gerektiği kanısındayız. Fransızların bir sözü: "La fin justifje les move" sonuç, kullanılan vasıtaları meşru kılar... "İnşaallah öyle olur... Ama bilmeliyiz ki, eğer NATO bir gün dağılacak olursa benzeri uygulamalar yüzünden olacaktır. Kıbrıs'ta KKTC Başkanı akıllı, fedakar ve cefakar Rauf Denktaş'ın başlattığı yeni müzakere sürecini de memnunlukla ve umutla karşılıyoruz. İnşaallah bu sefer başarılı olur...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.