Tevekkül ve teslimiyetin önemi

A -
A +

Canlılar arasında bir çeşit tercih ve seçme ayrıcalığına sahip kılınmış insanın bu özelliği, çoğu zaman lüzumundan fazla büyütülmüştür. Evet insanın iki şıktan birini; sözgelimi kötüyü bırakıp iyiyi, çirkini terk edip güzeli, şerden uzaklaşıp hayrı seçmesi veya bunun tam tersini tercih etmesi, bazılarında onda mutlak bir hürriyet olduğu zehabını uyandırmıştır. Aslında olaylara gerçekçi bir tarzda yaklaşılırsa insanın öyle kayıtsız şartsız bir seçim özgürlüğüne sahip olmadığı çok net bir şekilde anlaşılır. İnsanın şuurlu hareketlerini sınırlayan ve şartlandıran öyle karmaşık olaylar vardır ki insanın bu olayların determinist akışından kendini sıyırarak bağımsız ve özgür bir davranış sergileyebilmesi, mümkün değildir. Öyleyse sadece Fâil-i Muhtar, yaratan Allah'a ait olan küllî iradeye insanın herhangi bir şekilde ortak olması söz konusu olamaz. İnkâr edilemez gerçek odur ki insan küllî iradeyle çepeçevre kuşatılmıştır. Yalnız burada beşer sorumluluğuna zemin hazırlayan çok ince bir cüz'î irade nüktesi vardır ki insanın bütün haysiyet ve itibarı burada saklıdır. Aşırı tepki göstermemeli İnsan Allah tarafından kendine bahşedilen bu müstesna meziyeti zaman zaman fazlaca abartarak edep hudutlarını zorlamış, bazen de küllî iradenin ezici hakimiyeti altında beşerî sorumluluklarını fazlaca ihmal ederek irade zaafı içine düşmüştür. Olayların olumsuz tezahürleri art arda sıralanınca metanetli kişiler bile zaman zaman sarsıntı ve çaresizlik belirtileri gösterirler. Bunun tam tersinin vukûu da olayların hikmetlerinden uzaklaşan kimselerde akıl almaz taşkınlık ve azgınlık gösterilerine yol açabilir. Her iki aşırı tepki aslında ilâhî irade konusundaki pozisyonun iyi seçilememesinin sonucudur. Sonucu Allah'tan beklemek Çok ilginç bir tespittir. Bazı meşhur ilim adamları gençlik ve ikbal dönemlerinde beşerî irade hürriyeti konusunda çok daha aktif ve heyecanlı ifadeler kullanırlarken uzun hayat tecrübesi ve olayların bunaltıcı baskısı sebebiyle olacak konuya giderek daha ılımlı ve gerçekçi yaklaşmışlardır. İmam-ı Gazalî merhûmun hocası İmamü'l-Harameyn el-Cüveynî, "eş-Şamil" isimli meşhur eserinde söylediklerinden rucû ederek âhir ömründe te'lîf ettiği "el-Akayidü'n-Nizamiyye" isimli eserinde çok teslîmiyetçi ifadeler kullanarak farklı bir karakteristik ortaya koymuştur. Meşhur şair, edip ve filozof Rıza Tevfik Bölükbaşı'nın hayatının son günlerinde hastanedeki oda arkadaşına "huzuru yaşlı kadınların tereddütsüz ve teslimiyetçi imanında arayın' hadîs-i şerîfinde buldum" dediğini yıllarca evvel çok güvenilir bir dostumdan duymuştum. Tevekkül, insan olarak bize düşen görevleri olabildiğince eksiksiz yerine getirerek sonucu Allah'tan beklemektir. Hâsıl olan neticeyi gönül huzuruyla hiç itirazsız içimize sindirmeye de teslimiyet diyoruz. Tarif ve açıklaması oldukça basit görünen bu tevekkül ve teslimiyet kavramı aslında beşerî olgunluğun en şaşmaz kriterlerindendir. İmanlı insanlar toplumunda bile gerçek tevekkül erbabına pek sık rastlanmaz. Neredeyse tarihe mal olmuş enteresan bir anekdot bendenizi fazlasıyla etkilemişti. Bundan 100-150 yıl önce Kırım'ın şirin ve küçük bir kasabasında İmam Efendi namıyla ma'rûf olgun bir zat yaşarmış. Bu zatın en belirgin özelliği, olaylar karşısındaki tepkisini daima "o zaten öyle olacaktı" diyerek belirtmesiymiş. Onun bu ifadesindeki espriyi kavrayamayanlar "olayların olumlu veya olumsuz yönleri hocayı hiç ilgilendirmediği için o sakin bir eda içinde hep aynı şeyleri söylüyor. Hele hocayı can evinden yakalayan bir olayla karşısına çıkalım da siz hocanın sükûnet ve serinkanlılığını o zaman görün" diyorlardı. Önceden tedbir alınır Kasabanın eşrâfı çok şiddetli bir kış gününde hocanın çok sevdiği cins atlarını kurtların parçalaması için tavla dışında bırakmak konusunda seyisi baskı ve tehditle ikna ederler. Fakat gelin görün ki o gece beklenenin aksine çok yumuşak ve mutedil bir hava olur. Atlar dışarıda iken alabildiğine yoğun bir şekilde yağan kar ahır damı üzerinde öylesine yığılır ki çatı, karın ağırlığına dayanamayıp çöker. Tabîî atlar dışarıda olduğundan bu çöküş onlara hiçbir zarar vermez. O gece kasabaya kurtlar da gelmeyince atlar için hiçbir tehlike söz konusu olmaz. Hocayı köşeye sıkıştırmak isteyenler olayın önce trajik yönünü sonra da sevindirici tarafını abartılı bir ifadeyle nakledince hoca, aynı sakin ve huzurlu eda içinde "o zaten öyle olacaktı" demekle yetinir. Aslında hoca koyu fatalist (kaderci) bir çizginin değil engin bir kemal ve yetişkinliğin ibretli görüntüsünü sahnelemiştir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.