Daha çok küçüktüm... Köyümüze "Inter" marka iki minibüs gelmişti. Mavi olanın alnındaki ışıklı tabelada "Mavi Gül", kırmızı olanınkinde de "Kırmızı Gül" yazıyordu. Yıl 1970'lerin ortası... Minibüslerin sahibi iki kardeş, iki farklı köyün yolcularını çarşıya taşıyordu her gün. Havalı kornalarıyla selam veriyorlardı köy kahvesinin önünden geçerken... "Uzun Hikaye" ve "Beyhude Ömrüm" isimli "uzun hikaye" kitaplarıyla, üslubunun zirvesine çıkan Mustafa Kutlu'nun yeni eseri "Mavi Kuş"u okurken, aklıma, doğduğum köyün minibüsleri geldi. "Acaba, onlar şimdi nerdeler?" diye geçirdim içimden. Kutlu, daha önceki eserlerinde olduğu gibi "klasik Şark üslubu"nu başarıyla kullandığı yeni "uzun hikaye"si "Mavi Kuş"la, gerçek ve düş arasında bir yolculuğa çıkarıyor okuyucularını. İnsanlar galerisi Unutulmuş ve neredeyse kendi haline terkedilmiş küçük bir Anadolu kasabasını, kasabanın "Mavi Kuş" ismi verilen otobüsünü merkeze alarak anlatan yazar, adeta bir "küçük insanlar galerisi" sunuyor okuyucusuna. Sürekli salatalık ve maydanoz yiyen şoför Kenan, muavin Seyfi, hükümet tabibi Yahya Bey, Kuyumcu Nazım Efendi, idealist öğretmen Murat ve hiçbir şeyden memnun olmayan eşi Neşe, hastaneye yetişmek üzere yola çıkarılan fakat yolda ölen hasta kadın ve onun kocası, antika meraklısı Amerikalı çift ve rehber Gül, kanlısını öldüren elleri kelepçeli mahkum, babasından kalanları har vurup harman savurduktan sonra yokluk içinde kalan Beşir Ağa ve artık modeliyle tarihe karışmış Mavi Kuş'un üst bagajında kaçak yolcu olarak şehre gitmeye çalışan Erol... Bu galeriyi tamamlayan hayat hikayeleriyle, cesur, büyük ve ciddi bir eser ortaya koyan Mustafa Kutlu, popüler anlatımlara ve kaygılara pek yüz vermeden tamamlıyor kitabını. Bir çağdaş meddah Ressamlığının getirdiği detaycılığı, şairliğinin getirdiği şiire yakın üslubu (Hareket ve Adımlar dergisinde şiirleri yayımlanmıştı), sinemacılığının (Hareket dergisi ve çeşitli gazetelerde Selim Yağmur adıyla sinema yazıları kaleme aldı; dahası senaryolar yazdı) getirdiği görsel birikimlerle ücra bir Anadolu kasabasının fotoğrafını eksiksiz anlatan yazar, trajik ayrıntılar ve zor gibi görünen karmaşık olayları büyük bir ustalıkla işliyor. Aslında bize ait olan ve fakat öteki Anadolu olarak varlığını koruyan hikaye mekanına da bir ayna tutuyor. Çağdaş bir meddah gibi davranıyor bazen. Detayları, tasvirleri, tiplemeleri, mekanları, dili, anlatımı, kurgusu ile sinematografik/interaktif bir hikaye söyleyen Kutlu, önceki eserlerinde olduğu gibi zaman zaman hikmet burçlarında dolaştırıyor okuyucusunu. Bir de uyarıda bulunuyor: "Bu, hikaye ile roman arasında bir kitap. Kayda kuyda bağlı. Girişi, gelişmesi, sonucu var(...) Bizi böyle Erzurum Mahallebaşı'nda halk hikayesi anlatan rahmetli Behçet Emi'ye benzetip de arpayla samanı karıştırmayın..." Gerçekçi ayrıntılar "Mavi Kuş", tipik bir Mustafa Kutlu kitabı. Okurken müthiş "keyif" veren; bitirildiğinde damakta tad bırakan ve yenisi istenen bir eser... Prof.Dr. Mehmet Kaplan, "Hikaye Tahlilleri" (s. 375-376) isimli kitabında, Mustafa Kutlu'yu anlatırken, onun bütün eserleri kadar belki "Mavi Kuş"u da tahlil ediyor: "Mustafa Kutlu'nun üslubu, hayata bakış tarzı gibi gerçekçidir. O dili eşya ve insanların özelliklerini belirtmek için kullanır. Şahısların karakter, mizaç, sosyal durum ve zihniyetleri ile ilgili, en küçük ayrıntıyı kaçırmaz. Gerçeklik duygusu kadar, bütünlük duygusuna da sahiptir. Hikayesinde şahısların dışları kadar içlerine, sosyal durumları kadar ferdî özelliklerine de gereken yeri vermiştir. İnce, kendisini hafifçe hissettiren bir ironisi vardır. Mustafa Kutlu'nun hikayesi, belli zihniyet, davranış ve diğer hükümlerine karşı bir tenkidi de ihtiva eder." (Dergah Yayınları, 0 212 520 46 96) Gökay'a dikkat Sıcak yaz günlerini geride bıraktığımız bugünlerde sanat faaliyetleri ön plana çıkmaya başladı. Başak Sigorta da Gülten Gökay'ın son dönem eserlerini Ankara Sanat Galerisi'nde yarından itibaren sergileyecek. Resimlerindeki sıcak renkleri, farklı perspektifi ile buluşturan Gökay, ustaları Kayıhan Keskinok ve Orhan Çetinkaya'nın izinde başarılı işlere imza atıyor. 10 yıl boyunca Sanat Yapım Kayıhan Keskinok ve 5 yıl Orhan Çetinkaya Atelyeleri'nde resim eğitim ve çalışmalarında bulunan Gülten Gökay, birçok karma sergiye katıldı; Ankara, İstanbul ve İzmir'de 17 kişisel sergi açtı. Yağlıboya tekniği ile çalışan sanatçı, tablolarına konu olarak özellikle tabiatı ve insanları alıyor. Daha da önemlisi ifadeye ağırlık veriyor. 6 Ekim'e kadar gezilebilecek sergiyi Ankaralı okuyucularıma tavsiye ediyorum. Kitaptan alıntılar O yıllarda taşra böyledir. Küçük ve sıcak. Yoksul ve samimi. İçedönük ve derin. ... Medeniyetimizi oluşturan manevi dinamiklerin dışa dönük zahiri bir zenginlik ve gösterişi değil; içedönük bir derinlik ve yüceliği hedef aldığını söyleyebiliriz. Bu bir bakıma zahire nisbetle batını kıymetli kılar. İlkeler böyle belirlenince medeniyet unsurları da bu ilkelerden neşet eden nisbetlere, gelişmelere, biçimlere ulaşır. ... Mavi Kuş biçilmiş sarı buğday tarlalarının, sürülüp nadasa bırakılmış kahverengi tarlaların, suya yakın yerlerde hâlâ yemyeşil yonca tarlalarının, boz tepeleri yalnız bekleyen ardıçların, ahlatların arasından kıvrıla kıvrıla geçer. Ipıssız yol. Toprak şose. ... İşte büyük aldanış buradadır. Yönetmenin yaptığı iş, yani en sonunda yapmaya mahkum olduğu iş, hayatın hakikatını göstermek değil de, bu hakikatı taşıyan sırra, o bilinmezliğe işaret etmektir. Bence sinema meçhule doğru atılmış bir adım olabilir.. O kadar...