Ben oyumu çocuklardan yana kullanıyorum!

A -
A +

Ey yetişkinler, korkmayın; hiç birimiz suçlu değiliz, bütün suç çocukların... Bütün savaşların sebebi onlar; açlığın, sefaletin, yokluğun, yoksunluğun... Onlar damıtıyor kötülük tohumlarını ruhsuz toplumların insafsız kalplerine... Anne-babaları istemese de dünyaya gelmek için aceleci davranıyorlar ve hiç haberleri yokken giriyorlar anne ve babalarının bedenlerine... Cami avlularına bırakılmayı onlar istiyorlar büyüklerinden; yetiştirme yurtlarında kalmayı; itilip-kakılmayı, dövülmeyi, eziyet görmeyi, kaynar sularla duş almayı, gün- üç öğün yemek yerine tabanı külçe gibi terliklerle dayak yemeyi; koç gibi kafalarının birbirine tokuşturulmasını... Bütün bunları, evet; ve dahasını çocukların kendileri istiyor. *** Kızım Sudem iki yaşındaydı henüz. "Cennet yolunu arayan masum adımlarıyla" yürüyordu her sabah ve akşam gözümün önünde. Bir akşam hafifçe dokundum oturduğu tabureye ve yüzü koyun yere kapaklandı. O ağladı, ben üzüldüm. Kızım altı yaşında şimdi ve her akşam gözüne bakarken tabureden düşürdüğüm günün hesabını soracak korkusuyla kaçırıyorum bakışlarımı ondan ve hatırlamaması için elimden geleni yapıyorum. *** Hergün sokaklardaki çocukları görüyorum işe gidip gelirken; tiner çeken, kırmızı ışıklarda mendil, sakız, parlatıcı sünger satan çocukları... Dahası dilendirilen çocukları... Islahevlerinde yatan çocukları düşünüyorum, yetiştirme yurtlarında kalan çocukları... Ve onların yaşadığı hayatları... Hangi vicdana sığdırıldığını bilmediğim çocuğa şiddet gerçeğini düşünüyorum günlerdir; kendi çocuklarına toz kondurmayan annelerin nasıl bu savunmasız ve zavallı çocuklara karşısında canavarlaştığını... Anlamaya çalışmaktan vazgeçerek, sadece ve sadece düşünüyorum... *** Hesap günü, sınavımız çetin olacak; çünkü çağımızdan sorumluyuz... Kendi coğrafyamızda kanayıp duran çocuk kalplerinin; yakınımızda, komşumuzda, hemen yanı başımızda bin türlü işkenceyle hayata karşı acımasız bir düşman gibi yetiştirilen çocuk kalplerinin çektiği eziyetten sorumluyuz. Akşamları sıcacık evlerimizde, büyük bir iştihayla mideye indirdiğimiz çorbaların gazabına uğrayacağımız gün hesabımız çetin olacak. Kendi dört duvarımızın dışında olup bitenler için 'bana ne' dediğimiz günlerin hesabı çetin olacak... Saçları yolunan, demirlerle dövülen, kaynar sularla yıkanan, başlarında sopa kırılan, tecavüz edilen, dilendirilen, geçmişleri silinip gelecekleri ellerinden alınan, dayaktan artık gülemez, oynayamaz, konuşamaz hale gelmiş çocukları görmezlikten geldiğimiz günlerin hesabını verirken de halimiz içler acısı olacak. Bütün bu eziyetleri sadist bir dürtüyle eğlenceye dönüştürenlerden hesap sormadığımız, mahkeme salonlarında süründürmediğimiz, yüzlerine tükürmediğimiz, cezaevlerinin tahta kurtlu ranzalarında yatırmadığımız için de hesabımız çetin olacak... *** Ben oyumu çocuklardan yana kullanıyorum... Meleklerin dolandığı çocuklu evlerden feryatlar yükselmesin diye... Daha iyi bir hayat yaşamak ve yarına hazırlanmak için güvenli olduğu düşünülerek teslim edilen yuvalardan, yetiştirme yurtlarından acı haberler gelmesin artık diye... Yüzyılların en güzel basamağı olan minicik bedenler gereksiz/ anlamsız açlıklar, savaşlar ve dayaklardan kurtulsun diye... "Çocuklara oy veriyorum" diyen Necati Cumalı'nın yanında yürüyerek ben oyumu çocuklardan yana kullanıyorum... Çünkü "Çocuk/ Güzel anılar gibi hüzünlü/ Hüzünlü şarkılar gibi güzel"dir (Cemal Süreya) bütün coğrafyalarda ve bütün zaman dilimlerinde... *** Ey, saf, masum ve günahsız çocuğa kalkan ellerin sahibi, seni çocukların nefeslerindeki gül kokularıyla sarhoş olmaya çağırıyorum... Uykusunda gülen çocukların gözleri olmaya... Attaya giden her bebeğin terkisinde kendi kalbini görmeye... Ve hepinizi çocuğa çağırıyorum; hepinizi!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.