Lunapark zamanı

A -
A +

Lunaparka gitmeyi seviyor musunuz? Bayram günleri lunaparka gittiniz mi hiç? Hindistan'daki rahiplerin "gökle yeryüzü arasında ilişki" kurmak için büyük salıncaklarda sallandıklarını düşündüğünüz için mi salıncağa binmiyorsunuz? Bugün bayram dostlar... Bayram gibi bir bayram geçirmenizi diliyorum ama şehrin karmaşası ve ülkenin çıkmaz sokaklara giren geleceğini unutmak için sizlere lunaparkı tavsiye ediyorum... "Nerde o eski bayram yerleri?" diye hayıflanmayın; bugün bayram ve her yeri "bayram yeri" olarak düşünün. Eski bayram yerlerinin İstanbul'u şenlikli bir kent yapacak kadar çok olduğunu ben de biliyorum. Sur içindeki Karaman çarşısı boyu, Vefa Meydanı, Şehremini, Hastane çayırı, Edirnekapı, Unkapanı, Yenibahçe, Sultan Selim Meydanı, Aksaray, Yenikapı, Yedikule, Kadırga, Cinci Meydanı, Beyoğlu'nda Tophane Sahası, Çukurcuma, Sormagir, Beşiktaş Ihlamur ve Maçka, Üsküdar, Kadıköy'de Doğancılar, Haydarpaşa, Kuşdili ve daha onlarca mekan... Bayram yerleri Osmanlı, bayramları önemsediği için "bayram yeri" konusunu da bir devlet işi olarak görmüş. Biz her ne kadar bayramları birkaç günlüğüne şehirden kaçma biçiminde anlasak da, o dönemlerde, yani özellikle İstanbul'un fethinden (1453) sonra başlamış bu gelenek... Bugünün modern lunaparkları yerine, o yıllarda her mahallenin uygun bir yerinde, küçük de olsa bir bayram yeri varmış. Buralarda dönme dolaplar, salıncaklar, atlıkarıncalar, hokkabazlar, ip cambazları eğlendiriyormuş insanları. Şimdilerde, lunaparklarda gördüğümüz pamuk helvacıların ve dondurmacıların yanında o zamanlar kuru yemişçiler, kuş lokumu, revani, elma ve horoz şekeri satanlar, şerbetçiler, muhallebiciler, macuncular, turşucular da bulunurmuş. Ne güzel bir çocukluk Rabbim! Düşünün çocukların keyfini! Bir tarafta dünyanın en güzel abur cuburları, diğer yanda oyuncaklar... Büyükler unutulur mu? Onlar için de, bayram yerlerinin dışında çadırlar kurulur, kahveler, nargileler içilir, şarkılar, türküler söylenir, sazlar eşliğinde eğlenilirdi. İstanbul'daki bu bayram ortamı aslında 16. yüzyılda başlayan şenliklere kadar gidiyor. Topkapı yakınlarında Atmeydanı'nda başlayan şenlikler, sonraları Haliç, Kağıthane, Okmeydanı ve Boğaziçi'nde de yapılmış. Bu şenliklerin, belki de en önemli yanı, o büyülü dünyanın her gün yaşanılan mekanın içinde kurulması... Ne yapacaksınız? Siz, bugünden başlayarak dört gün boyunca ne yapacaksınız dostlar? Televizyon kanallarındaki tavernayı andıran bayram eğlencelerini mi tercih edeceksiniz? Bıkana kadar akraba ziyareti mi yapacaksınız? Evinizi mi süsleyeceksiniz bayram boyunca? Çocuklarınıza söz verdiğiniz tatili mi gerçekleştireceksiniz? Ben, şehre vuracağım kendimi... Eski surnamelerden, minyatürlerden yola çıkarak çadırların kurulduğu, bayram yerlerinin yapıldığı mekanları gezeceğim. Çocuksu şaşkınlıkla bir lunaparka gideceğim. Başımı döndüren gondola, taşdevri kayıklarına, balerine, her bakışta çığlık attığım sihirli aynalara, korku tünellerine bakacağım. Çarpışan otolara binip geçeceğim kendimden. Atlıkarıncaya binip kuşbakışı seyredeceğim şehri. Hüznümü bir kenara bırakıp elmaşekeri alacağım büfeden, kuş lokumu niyetine yiyeceğim... Siz ne yapacaksınız? Tek kişilik lobi! Gülten Abdulla, Romanya'da yaşıyor yaşamasına ama, yaptığı etkinlikler ve idealleriyle Türk'ün coğrafyasında adını duyurmayı başarıyor. Tek ideali ise, başka milletlerin yaptığı gibi geniş katılımlı bir "Avrupa Türk Günleri" gerçekleştirmek!.. Bu ideali bir hayal olmaktan çıkarmak mümkün ona göre. Eğer, bütün Türk milleti ve Türkiye dışında yaşayan Türkler tek bir düşünce etrafında kenetlenirse neden olmasın? Romanya'da yaşayan bütün Türkler'i kucaklayan ve onların ayaklarına kadar gidip Türk kültür ve fikir dünyasının mihenk taşlarını tanıtan Gülten Abdulla, "Mevlana'yı Romanya'da tanıtan ilk isim olma özelliğini taşıyor. 2000'in Dinlerarası Hoşgörü Yılı ilan edilmesi dolayısıyla Romanya Demokrat Türk Birliği Kültür Komisyonu'nun büyük bir program yaptığını belirten Abdulla, "İlk defa Mevlana kitabı Romence basıldı. Onun yanında bir fotoğraf sergisi açıldı. Şu ana kadar Romenler kültürümüzü bilmiyorlardı. Türk ve İslam kültürünü tanımıyorlanrdı. Ne kadar ortak noktalarda buluşuyoruz, onun farkında oldular. Mevlana gazetelere konu oldu. Tanıtımlara papazlar da geldi. Bu yıl, Mevlana üzerine Bükreş Teoloji Fakültesi'nde iki ders okutulacak" diye özetledi yaptıklarını... Hakses'in mimarı Aylık olarak yayımlanan Hakses'in, 70. sayıya ulaştığını, Türkçe ve Romance olarak bin adet basıldığını, otobüslerle şehirlere dağıtıldığını, cuma günleri camilerde hediye edildiğini söylüyor gözleri ışıldayarak. "Türkler, şu anda özgürlüklerini kazandı. Dillerini rahat konuşuyorlar. Eğitim serbestisi var, okullarda ders veriliyor" diye anlatıyor son dönemleri ve bir sitemini dile getiriyor: "Kendi kültürümüzü dışarıya yansıtmayı bilmiyoruz. Lobicilik yok. Zengin bir kültür mirasına sahibiz ama onu dünyaya tanıtmak için çok az şey yapıyoruz. Yaparsak da küçük bir çevre içinde yapıyoruz. Ben bu işe Romanya'da başladım, her köşesine gidip Türk'ün kültürünü anlatmayı bir borç olarak görüyorum. Bütün Avrupa'da aynı gün, aynı saatte bir Türk Kültür Günleri yapılsa muhteşem olmaz mı? Hazır, 2001 Diller Yılı ilan edilmişken..." YORDAM Cömertlikte akarsu gibi ol, şefkatte güneş gibi ol, kusur örtmede gece gibi ol, öfkede ölü gibi ol, tevazuda toprak gibi ol, müsamahada deniz gibi ol... Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol! MevlânaBayramlar bayram ola Güneş yükselmeden kuşluk yerine Bir adam camiden döndü evine Oturdu sessizce yer minderine Kızı bayram dedi yalın ayaklı Adam bayram dedi tam ağlamaklı Eli öpüldükçe dili burkuldu Konuşmak istedi dili tutuldu Güç bela ağzından bir off kurtuldu Oğlu bayram dedi sırtı yamalı Adam he ya dedi gözü kapalı Düşündü kış yakın evde odun yok Tenekede yağ yok çuvalda un yok Yok yoka karışmış tuz yok sabun yok Avrat bayram dedi eğdi başını Adam evet dedi sıktı dişini Çalışsa ne iş var ne cepte para Dağ oldu içinde büyüyen yara Dikti gözünü karşı duvara Takvim bayram dedi silindi yazı Adam öyle dedi bağrında sızı Döndürse yönünü herhangi dosta Dul, yaralı, yetim, hasta Aylar yıllar günler erirken yasta Yer gök bayram dedi ağzını açtı Adam bayram dedi evinden kaçtı Abdürrahim Karakoç

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.