Şehre şiir düştü

A -
A +

Şiir gecelerine; özellikle neredeyse panayır haline dönüştürülen şiir dinletilerine karşı olduğumu öteden beri yazıyorum. Bunun sebeplerini de bu köşede defalarca anlattım. Yaşadığı şehirdeki 'rahatı'nı bırakıp, birkaç günlüğüne ve sadece bir veya iki şiir okumak için kilometrelerce yol kat eden şairlerin halini -ki bu şairler arasında ben de varım- düşündükçe yapılan ve yaşanan 'şey'in ne olduğunu iyice kavramanızı rica ediyorum. Şiir, durduğu yerde değer kazanıyor elbette; yani bir başka araca gerek duymadan ve çok fazla popüler tüketim çarkının içine çekilmeden şiirin 'mahremiyeti' ve 'samimiyeti'ni korumak mümkün... Şiir gecelerinin bir değeri olmalı diye söylüyorum yıllardır. Yani, "her şiir gecesinin hafızada bırakacağı bir iz, arşivde yer alacak bir sonucu olmalı", fikrimi yeniden ve yine söylüyorum. Bu "yer"den kasıt nedir? Elbette dedikoduları, tartışmaları veya kırıntı halinde insanların dimağlarına sürülen parlak anıları ile değil; güçlü tanışıklıkları, şiir kudretleri vs. gibi özellikleri öne çıkmalı... *** Geçen hafta Elazığ'da düzenlenen "13. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları" ve hafta sonu Samsun'da düzenlenen "Şehre Şiir Düştü/ Hoş Geldin Şiir" etkinliklerinin, benzerleri -sayılabilecek- onlarcasından birçok farkı vardı. Elazığ'da düzenlenen şiir etkinliğinin büyük Azeri şair Elmas Yıldırım'a armağan edilmesi, paneller, söyleşiler ve özel toplantılarla güçlendirilmesi şiir adına bir farkındalık olarak dikkat çekti. Ülkenin hemen her köşesinden gelen şairlerle, Türkçe yazan coğrafyalarda şiir üreten dostlarının kucaklaşması, bu etkinliğin en göze çarpan özellikleri arasında yer aldı. Şiire ve şiir meseleleri üzerine kurulmuş etkinlik her açıdan doyurucu ve benzerleri arasında yıllar boyu konuşulacak şiir gecesi olarak hafızalardaki yerini aldı. *** Samsun'da düzenlenen "Şehre Şiir Düştü / Hoş Geldin Şiir" başlıklı etkinlik ise, bir avuç edebiyat sevdalısı, şiir aşığı genç tarafından kotarılmasının dışında, taşıdığı misyon ve şehri kuşatan şairlerin 'çeşitliliği' ile dikkat çekti. İlk gününde "Şiir ve Düşünce" başlıklı bir de panelin gerçekleştirildiği programda şiirlerini seslendiren şairleri ortak bir 'derdi' vardı; şiirin kucaklayıcı ikliminde buluşmak... *** Türk şiiri, -yineliyorum- şairlerin buluşup hasret giderdikleri, yiyip içtikleri ve bir-iki şiirlerini okuduktan sonra çekilip bağlı bulundukları görev yerlerine döndükleri bir 'etkinlik' havasından bu tür programlarla kurtarılabilir. Benzerleri ülkenin birçok köşesinde düzenlenen ve adı artık dönüşen şiir programlarının yerine bu tür etkinlikler yapılmalı ve bu programlarda Türk şiirinin problemleri, şairlerin yeni ürünleri, dergiler vb. konuşulmalı ve varsa yapılan çalışmalara destek sağlanmalı. Bunu bir kaygı olarak görmek ve 'dert' haline getirmek ise yürek istiyor. Yapıldıkları şehirlerin 'şair takımı'nın sitemleri ve eleştirilerini göze alabilme cesaretini gösterebilen ve Türk şiirini sivilleştirmek için elini taşın altına koyan herkese selam göndermek istiyorum. Eğer bütün bu 'masum', kuşatıcı ve kolaylaştırıcı yönlendirmenin tek bir amacı olduğunun altını da çizmek istiyorum; salt ve sahih şiirin yeniden ihya edilmesi ve şiiri hayatın merkezine çekme arzusu... Yoksa benim dönüştürücü bir gücümün olmadığını, olamayacağını cümle alem zaten biliyor... Vessellam...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.