Aynur Bektaş, ülkemizdeki yenilikçi iş kadınlarının başında gelen, çalışmaktan yorulmayan, yeniliklere açık, başarılı bir iş kadını... Aynur Hanım'la yaptığımız keyifli röportajda, vaktin nasıl geçtiğini anlamadık bile...
Bu haftaki konuğumuz; Aynur Bektaş. Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği'nin eski Başkanı. Türkiye'nin öncü ve yenilikçi iş kadınlarından aynı zamanda tekstilden turizme, dış ticaretten teknolojiye kadar uzanan farklı sektörlerde faaliyet gösteren firmaların sahibi. Kendisi Anadolu'ya ve kadınlara verdiği destekle Türkiye'nin rol modelleri arasında yer alıyor. Ağustos ayının ilk haftası küçük oğlunu evlendirip yeniden kayınvalide oldu. Fakat 2 gün sonra üzücü bir haber aldı ve "benim her şeyimdi" dediği babasını kaybetti. Baba-kız, diyaloglarının fevkalade iyi olduğunu bizlerle paylaşırken üzüntüsünü ve şaşkınlığını da gizleyemiyordu. Şu an ABD'de balayında olan oğluna dedesinin vefat ettiği haberini vermediklerini söyledi. Aynur hanımı ofisinde ziyaret ettiğimizde, hem taziyeleri hem de düğün tebriklerini kabul ediyordu...
Türkiye'nin en güçlü kadınları arasında gösteriliyorsunuz... Size göre güçlü olan yönleriniz neler?
Arı gibi çalışkanım, çok iyi bir araştırmacıyım, pazarlamacıyım. Normal günlerde ise zayıf bir kadınım, duygusalım, hassasım, kırılganım. Sorunlu günlerde çok kuvvetli oluyorum, öne çıkıyorum.
Bu çalışma temposu içinde iş ve özel hayat dengenizi sağlayabildiniz mi?
Çok iyi sağladım. İki oğlum da çok güzel yetişti. Kocamla (Süreyya Bektaş) birlikte çalışıyoruz ama tamamen ayrıyız, farklı birimlerle ilgileniyoruz. Eşim imalatı sevmiyor ve başarılı da olamıyor. Biz de kendisine finansın sorumluluğunu verdik ve insan kaynakları da ona bağlı. Çok iyi giden bir evliliğim var. Hafta sonlarımızı mutlaka birlikte geçiriyoruz. Çok mutlu, düzenli bir aile hayatım var bu da başarımda en büyük etkenlerden biri.
SPORU SEVİYORUM
İş dışındaki zamanınızı nasıl değerlendiriyorsunuz? Mutfakta vakit geçirir misiniz? En güzel hangi yemeği pişirirsiniz?
Haftada üç gün spor yapıyorum. Yüzüyorum, yazları tenis oynuyorum. Benim okul yıllarımda lisanım fransızcaydı. Fransızcayı gayet iyi konuşurum. Şimdi ise yurt dışı çalışmalarımızda konulara daha fazla hakim olabilmek için İngilizce hocam var, halen ders alıyorum. Allah'a şükür ingilizcem de iyi bir seviyeye geldi.
Eşinizle nasıl tanıştınız?
Biz, yetişme tarzımızdan dolayı erkeklerle içli-dışlı olmazdık. Üniversitede ilk yanıma oturan erkek arkadaşımla evlendim. Eşim şansıma, kaliteli asil çok iyi niyetli insan çıktı. Yaklaşık 38 yıllık evliyiz. Evime, eşime düşkün bir kadınımdır. Evde olduğum zamanlar eşimin sevdiği kıyafetlerimi giyerim. Ben babamdan, eşimden, çocuklarımdan ve gelinlerimden yana maşaallah gerçekten şanlıyım, diyebilirim. Büyük gelinimi yetiştirdim başarılı bir iş kadını oldu, şimdi sırada küçük gelinim var. Balayından dönsünler o da işe başlayacak...
Siz çok çalışkansınız. Etrafınıza da çalışkanlığı aşılıyorsunuz...
Evet... Ben çalışkan, üretken insanları seviyorum. Bundan dolayı da iş yerlerimde emekliye ayrılmış ama tekrar işe başlattığım çok yakınım var. Hepsine teklifi ben sunuyorum. Eğer sağlık problemleri yok ise ısrar ediyorum. Şimdi küçük gelinimin babası Boğaziçi Üniversitesi mezunu, çok genç emekli olmuş. Ben ve eşim bir an önce bir fabrikamızın başında göreve başlasın istiyoruz.
BAŞBAKAN GURURU
Kız çocukları genelde babalarına çok düşkün olur... Sizin babanızla olan diyalogunuz nasıldı?
Babam her zaman benimle gurur duymuştur. Sizlere bir anımı anlatayım: Çankırı - Çerkeş'e ilk fabrikayı kurduğumuzda babama, 'Sayın başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan'ı, açılış için Çerkeş'e davet ettim' demiştim. Bu sözümü duyan Çerkeşliler ve babam da dahil olmak üzere kimse bana inanmamıştı. Babam da 'Sayın başbakanımız çok yoğun evladım, buralara gelmez' demişti. Başbakanımız sağ olsun bizleri kırmadılar ve geldiler. Babamın başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan'ı gördükten sonraki ilk sözü "Maşallah boylu-poslu, yakışıklı bir adammış" olmuştu. Babam yıllarca "Benim kızım, başbakanı Çerkeş'e getirdi" diyerek her yerde her zaman övünmüştür. Başbakanımız da 2 büyük helikopterle dağları aşarak inmişlerdi. O gün bizim ve Çerkeş için çok özel ve unutulmaz bir gündü. Babamın vefatını duyan Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan, bizzat arayıp taziyede bulundular.
Üniversiteyi kazanıp Ankara'ya giderken ailenizden ayrılmak zor olmadı mı?
Tabii ki çok zor oldu. Çerkeşlilere göre bizim gelir durumumuz biraz daha iyiydi. Babam hafta sonları Ankara'ya gelir bizi yalnız bırakmazdı. Hep bana "kızım sen çirkinsin, kara kuru bir şeysin sakın evlenme" derdi. Ben de zarif, kibar uyumlu şık giyinen bir kızdım bundan dolayı da babam korkardı erkek arkadaşım olmasından.
"ELİMDEKİ BÜTÜN PARAYLA AYAKKABI ALDIM"
Ankara'ya yavaş yavaş yerleşmeye başladık, teyzemin kızı ile kalıyordum. Babam bana bir ay rahat geçinebileceğim cep harçlığı vermişti. Ben ne yaptım? Elimdeki bütün harçlığımla yalnızca 7 puntoluk topuğu olan bir çift ayakkabı aldım. Bir ayda günler geçmek bilmedi çünkü başka param kalmamıştı. Okula da yürüyerek gidip geliyorum, mesafe de uzaktı, doğru düzgün bir şey de yiyip, içemiyorum zayıflamıştım. Ay sonu Çerkeş'e ailemin yanına ziyarete gidecektim. Büyük şehirden geliyorum diye de şık gitmem gerekirdi, teyzemin kızı da terziydi. Bana çok güzel bir etek ile bluz dikmişti. Artık büyük şehirden Çerkeş'e gidiyorum diye çok süslenmiştim. Tabii bizim oranın yolu yok, her yer toz toprak, çamurdu. Çerkeş'te 7 puntoluk ayakkabılarım ile geziyordum. Hava yağışlıydı, ayakkabılarım çamur olmuştu. Ben de çok temiz ve titiz olduğum için ayakkabılarımı yıkamıştım, bozulmuştu.
GENÇLERE...Büyüklerin tecrübelerinden faydalanın...
Ekonominin zirvesindeki iş kadınlarından birisiniz. Ticaret yapmayı babanızdan mı öğrendiniz ?
Babam teknisyendi, beni de herkes "motorcu Ali'nin kızı" diye tanırdı. Radyo tamir ederdi. Eskiden Çerkeş'te kimin arızalı elektronik eşyası varsa babama tamir için getirirlerdi. Çerkeş'te her hafta, halk pazarının olduğu gün, arızalı eşyaları olanlar babamın tezgâhına gelirdi. Kendisi paraya düşkün değildi. Bizleri de öyle yetiştirdi. Eşyalarını tamir ettiği insanlardan parasını dahi isteyemezdi. Aradan günler, aylar geçer, bana da öyle söylerdi, ben gidip isterdim. Babam bana çalışma ile bir yerlere gelinebileceğini öğretti. Babam çocukluğunda okula gidebilmek için büyük teneke peynirlerden alır, onları kalıp kalıp böler, az kârla da satarak masraflarını çıkartırmış.
Sizce "anne" ne demek ?
Anne; şefkat, merhamet, danışılacak kadın... Gençler anneleri, babaları hayatta iken büyüklerinin kıymetini bilsinler. Annelik de bir meslek, anne, eşine çocuklarına bakmalı fakat iş hayatına da atılmalı.
YENİ PROJELER... Kadınlarla ilk kongremizi gerçekleştirdik
Yakın tarihte, ülkemizde hangi meslek dallarına daha fazla ihtiyaç var?
Türkiye'nin artık ürettiklerini satmaya ihtiyacı var. Yurt dışı firmaları ile yarışıp daha kaliteli üretimler yapabilmemiz için; Arge, Pazarlama, Textil, Ev Tekstili, Ev Tasarımı, Mimarlık ve inovasyona dayalı meslekler tercih edilmeli. Gençler üretim için akıllarına geleni denesinler. Örneğin daha önce çok denenmiş, üretilmiş bir model tutmamış olabilir. Ama kim bilebilir ki bu defa da tutmayacağını. Yenilik, tasarım çok önemli. Aynısını değil ama daha farklısını üretmeye çalışsınlar.
Yeni projelerinizden bahseder misiniz?..
Bildiğiniz gibi TOBB Kadın Girişimciler Kurulu Başkanlığı yapıyorum. TOBB Türkiye'nin en büyük sivil toplum örgütü. TOBB çatısı altında 81 ildeki kadın girişimcilerimizi örgütlemek, daha fazla kadın girişimcinin çıkması için 2007 yılında yola çıktık. 750 kadın girişimcinin katılımı ile Ankara'da ilk kongremizi yaptık. Türkiye'de ilk defa bu kadar kadın girişimci bir araya geldi. Türkiye'nin dört bir yanından kadınlar bir aradaydı, potansiyellerini gördüler.
Efendim son olarak firmanızın insan hakları departmanından bahseder misiniz?
Bizim firmamızda insan kaynakları departmanın yanı sıra sosyal uygunluk uygulamalarından sorumlu bir departmanımız var. Kurumsal sosyal sorumluluk, insan hakları, sosyal uygunluk uygulamaları artık üretimin bir parçası. Bu uygulamalar çalışanlarımızın memnuniyetini, firmaya olan bağlılığını arttırıyor. Verimliliğe olumlu yansıyor ve müşterilerimizin tercihini etkiliyor. Sosyal uygunluk şartlarının tüm sektörlere ve işyerlerine yaygınlaştırılması gerektiğini düşünüyorum. Firmalar maliyetleri arttığı için çekingen davranabilir ama bu kendilerine verimlilik olarak geri dönüyor.