"Türkiye, her alanda yasaklarından, korkularından, öcülerinden, tabularından, zincirlerinden kurtuldukça, ekonomide de atılım göstermiştir. Ne, kaygı üretmek bu milletin dertlerine çare oldu, ne de taş üstüne taş koymadan slogan atmak bu ülkenin hastalıklarına şifa oldu. Kim bu ülkenin kalkınmasına, bu devletin uluslararası saygınlığının artmasına, bu ülkenin huzur ve refahına hizmet ediyorsa, işte asıl vatansever, asıl hamiyetperver odur." Başbakanımız Sayın Erdoğan Rekabet Kurulu Sempozyumunda işte böyle konuşmuş. Pazarlama ve satış arasındaki farkı açıklamaya uğraşırken kullandığımız benzetmelerle örtüşünce, ortaya bu yazı çıkıverdi. Pazarlamayı satış sananlar ve pazarlamanın satışı gereksiz kılma çabaları olduğunu bilenlere benzer olarak, insanlar iki sınıftır: Kesiciler ve Dikiciler. Yani, "Bir ağaç olsun benim olsun diyenler" ve "ülkeye daha nice ormanlar lazım davası güdenler". Bir müşteriye satış yapınca o anda piyasadan bir alıcı eksilir, piyasa bir birim küçülür. Hem de en iyisinden başlayarak her satış sonunda müşteriler birer birer azalır. Şayet satış gerçekleşmezse, bu sefer yine en iyisinden başlayarak, müşteriler rakibe kaptırılır, dolayısıyla iki kayıp birden yaşanır. Bir firma satış yaptıkça ve yapamayıp rakibe müşteri kaptırdıkça satış işi her adımda daha da zorlaşır. Elinizin altındaki ormandan her ağaç kesişinizde, kesilecek ağaçların bir bir azalması, sermayenin tükenmesi gibi bir durum yani. İşte bu paradoksun farkında olan akıllı insanlar, ha bire ağaç kesmektense, kestiklerinden daha fazla ağaç dikmeye mecbur olduklarını görüyorlar. Ağaç dikmez, yeni müşteriler üretmezlerse yarın müşterisiz ve aç kalacaklarını biliyorlar. İki elleri kanda bile olsa ağaç dikiyor, yenilikler ve yeni müşteriler üretmeye bakıyorlar. İnancını, düşüncesini, ürününü bir kişiyle daha paylaşmaya bakıyor, onun gönlünü kazanmayı, cüzdanını kazanmaya tercih ediyorlar. Korku kestirir; ümit diktirir. Kesici o anı kurtarmak, dikici asırlar ötesine uzanmak peşindedir. Dikici, yarın kıyamet kopacağını bilse bile elindekini toprağa emanet eder. Bir fidandan bir orman özler. Taş üstüne taş koyar. Kesiciler ise, karanlıkta türkü çığırarak korkularını bastırmaya çalışır. Kesici bencildir. Bir ağaçtan kaç metreküp kereste çıkacağının hesabını yapar; keser götürür. Dikici diğergâmdır. Bir fidandan bir orman hayal eder; diker bakar. Toprağın ağaçla ve havayla alışverişini, dallardaki çiçeklerin güzelliğini, üzerindeki kuşların seslerini, manzarayı, meyveleri, gölgesinde serinleyenleri, salıncağında sallananları, çekeceği yağmuru, firil firil esen rüzgârları hayal eder. Dikici Cumhurbaşkanımız Turgut Özal'ı ölümünün 14. yılında rahmetle anıyor, yenisinin de dikicilerden olmasını arzu ediyoruz. (Pazarola, pazartesi günleri yayınlanır.)