Tüketiliyoruz
17 Mart 2013 01:00
Baştan sona, her alanda, hemen herkesin tüketmek ve ürettiklerini başkalarına tükettirmekle meşgul olduğu bir dünyada bir günün Dünya Tüketiciler Günü olması enteresan!
Benzer sahneler her yıl yaşanır, bireyleri birer tüketici, birer müşteri olarak kimlikleri, rolleri, hakları ve sorumlulukları konusunda daha duyarlı hale getirmek için çeşitli faaliyetler düzenlenir.
Tüketiciyi korumak ve kollamak için zaman zaman birileri de seferber olur. Dernekler, teşkilatlar oluşturulur, düzenlemeler yapılır, kanunlar çıkarılır. Bazıları da dalgasını geçer, Dünya Tüketiciler Gününü alışveriş yaparak kutlayalım! deyiverir.
Her yıl tekrarlanan etkinliklerle, birbirine benzer açıklamalarla günü kurtarır, kutlamış oluruz.
"Günümüzde tüketici hakkı en temel insan hakkı olarak algılanmakta, bu hakların ne suretle olursa olsun ihlali de insan hakları ihlali olarak değerlendirilmektedir. Günümüz tüketici hakları kavramının Bursa'da Yıldırım Beyazıt döneminde ortaya çıktığına işaret eder, malların korunması, hile karıştırılmaması, temizlik gibi konuları düzenleyen Kanunname-i İhtisab-ı Bursa, Bursa Belediye Kanunu'nun tüketici haklarına saygının ilk örneği olmasıyla" övünürüz.
Konunun, 1982 Anayasasında "Devlet tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirleri alır, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder" ifadesiyle yer alması da hoşumuza gider.
1993 yılında, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü'nün ihdâsı da, 1995 tarihli "Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun"da, 2003 yılında revize edilmesi de hep bizi düşündükleri içindir, deriz.
Tüketicilerin korunmasını bir şikâyet kutusu gibi ele alır, şikâyet etmeyen tüketicinin mutlu olduğunu varsayarız.
Şikâyet sayılarındaki artışın tüketicinin korunduğunun değil, artan sıkıntılar karşısında aciz kalındığının işareti olduğu gerçeğini gözden kaçırırız.
Şikâyet temelli düzenlemelerin, tarafları, alıcıyla satıcıyı birbirine yakınlaştırmadığını, daha da gerginleştirdiğini unuturuz.
Derinden bakınca da, adalet, ihsan, ahlâk, vicdan, hak, hukuk, bereket, kanaat, hesap, gibi kavramların, dilimizden, gönlümüzden, zihnimizden ve işlerimizden kovulduğu bir dünyada, tüketicileri gerçek manada korumanın çok zor olduğunu görürüz.
Bizleri samimiyetle, hakikaten, insan gibi seven firmalara selâm olsun!
Benzer sahneler her yıl yaşanır, bireyleri birer tüketici, birer müşteri olarak kimlikleri, rolleri, hakları ve sorumlulukları konusunda daha duyarlı hale getirmek için çeşitli faaliyetler düzenlenir.
Tüketiciyi korumak ve kollamak için zaman zaman birileri de seferber olur. Dernekler, teşkilatlar oluşturulur, düzenlemeler yapılır, kanunlar çıkarılır. Bazıları da dalgasını geçer, Dünya Tüketiciler Gününü alışveriş yaparak kutlayalım! deyiverir.
Her yıl tekrarlanan etkinliklerle, birbirine benzer açıklamalarla günü kurtarır, kutlamış oluruz.
"Günümüzde tüketici hakkı en temel insan hakkı olarak algılanmakta, bu hakların ne suretle olursa olsun ihlali de insan hakları ihlali olarak değerlendirilmektedir. Günümüz tüketici hakları kavramının Bursa'da Yıldırım Beyazıt döneminde ortaya çıktığına işaret eder, malların korunması, hile karıştırılmaması, temizlik gibi konuları düzenleyen Kanunname-i İhtisab-ı Bursa, Bursa Belediye Kanunu'nun tüketici haklarına saygının ilk örneği olmasıyla" övünürüz.
Konunun, 1982 Anayasasında "Devlet tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirleri alır, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder" ifadesiyle yer alması da hoşumuza gider.
1993 yılında, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü'nün ihdâsı da, 1995 tarihli "Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun"da, 2003 yılında revize edilmesi de hep bizi düşündükleri içindir, deriz.
Tüketicilerin korunmasını bir şikâyet kutusu gibi ele alır, şikâyet etmeyen tüketicinin mutlu olduğunu varsayarız.
Şikâyet sayılarındaki artışın tüketicinin korunduğunun değil, artan sıkıntılar karşısında aciz kalındığının işareti olduğu gerçeğini gözden kaçırırız.
Şikâyet temelli düzenlemelerin, tarafları, alıcıyla satıcıyı birbirine yakınlaştırmadığını, daha da gerginleştirdiğini unuturuz.
Derinden bakınca da, adalet, ihsan, ahlâk, vicdan, hak, hukuk, bereket, kanaat, hesap, gibi kavramların, dilimizden, gönlümüzden, zihnimizden ve işlerimizden kovulduğu bir dünyada, tüketicileri gerçek manada korumanın çok zor olduğunu görürüz.
Bizleri samimiyetle, hakikaten, insan gibi seven firmalara selâm olsun!
(Pazarola, pazar günleri yayınlanır.)