Avrupa Kimliği ve Yunanistan

A -
A +
Yunanistan'ın yaşadığı ekonomik bunalımı yorumlarken, Avrupa'nın tarihsel olarak kimlik arayışının seyriyle Yunanistan arasındaki ilişkiye dikkat çekmek gerekir.

Her şeyden önce Avrupa'nın kimlik arayışı, idealleştirilmiş ortak bir Avrupa inşası hedefine dayanır. Bu ideale erişme çabası,  birkaç unsur üzerinden yürütülmüştür.

 Birincisi; sınır arayışıdır. Kıtanın geleneksel olarak doğu sınırı, Avrupa kimliğinin belirlenmesinde etkin rol üstlenmiştir. Doğu'da Rus ve Osmanlı varlığı, Avrupa için Avrupalı kimliğinin tanımlanmasında referans olmuştur. Aynı zamanda Avrupa için  bu bölgeler  tampon saha  niteliğindedir. İkincisi; ötekileştirme üzerinden kimlik tarifidir. Bu çaba da tarihsel niteliktedir ve bazen din bazen de medeniyet  vurgularıyla  siyasal nitelik kazanmıştır. Avrupalı tanımını yapmaya çalışırken zor olanı değil, kolay olanı seçerek, neyin Avrupalı olmadığı, Avrupa kimliğine girmediği üzerinden yani ötekiyi belirleyerek tarif yapma çabasıdır.

Ötekileştirme gayreti aslında Avrupa'yı homojenleştirme arzusudur. Aslında bir ihtiyaçtan doğmaktadır. Avrupa  kavramında farklı eğilim ve çıkar beklentilerini buluşturabilme zorlu bir iştir ve bu zorluğun aşılabilmesi için "öteki" tarifi veya varlığı ortak çıkarların tespit edilmesinde kolaylaştırıcı olacaktır. Bütünleşemediği veya egemenliğine alamadığı  Doğuyu "öteki" olarak tarif etmek böyle bir gayenin eseridir. Batı-Doğu karşıtlığından bir kimlik oluşturma çabasına koyulan Avrupa, Doğu'yu despotizmle (hatta zalim..), Batı'yı ise özgürlükçü niteliğiyle tarif etmiştir. Bu  kurgulamayı ise hegemonik  yaklaşımla  iletişim araçlarını denetlemeyi, Avrupalı olamayanlara "öteki" tarifini empoze etmeyi ve kendilerinin de egemen olarak algılanması üzerinden yürütmeyi hedeflemiştir.

Üçüncüsü; Din unsurudur. Avrupa için Hristiyanlık, Avrupa kimliğinde konumunu hiçbir zaman yitirmeyen temel unsurdur. Modernitenin etkisi, daha seküler bir nitelik kazandırmış olsa da, bu etki Hristiyan dünya görüşünden kopmadan, daha siyasal bir motiflendirmeye zemin hazırlamıştır. Zira Avrupa'nın kurumsallaşma süreci anlamına gelen bugünün birlik döneminde (AB) Hristiyan ritüellerin baskın karakteri bunun kanıtıdır. Bugün  Avrupa için Hristiyanlık yeni şartlara  göre yeni bir referans kaynağıdır.

Son olarak Avrupa kimliğinde yer tutan bir başka unsur, ulusal ideallerdir. Tarihsel süreç boyunca yaşanılanlar ve bugünkü birlik süreci Avrupa kimliğinde ulusal kaygıları ve idealleri köreltememiştir. Avrupa fikri, ulusal ideallerin önüne geçememiştir. Uluslararası normlar ve kurumlar,  ülkelerin devlet geleneklerini ve ulusal ideallerini zayıflatma ve aşabilme becerisini gösterememiştir. Oysa bu noktadaki ısrarın ve direncin kırılması için Avrupa entelektüel çevreleri tarih boyu çaba sarf etmiştir. Örneğin; J.J.Rousseau "...artık Fransa, Almanya hatta  İngiltere'nin var olmadığı, sadece Avrupalıların var olduğu, hepsinin aynı zevklere, aynı tutkulara ve aynı yaşam tarzına sahip oldukları" bir çağ hayal etmiştir. Voltaire, Avrupa'nın ulus devletin yerini aldığına inanmış,  ''Avrupa Cumhuriyeti'' vizyonunu savunmuştur; "Bugün, artık Fransızlar, Almanlar, İspanyollar ve hatta İngilizler yoktur. İnsanlar ne söylerse söylesinler, sadece Avrupalılar vardır. Hepsi aynı zevklere aynı duygulara, aynı âdetlere sahiptirler, zira hiçbiri herhangi bir özel ulusal oluşum yaşamamıştır." Voltaire'nin bu görüşünün yanında, Kant "özgür devletler federasyonu" fikrini ileri sürmüş, Victor Hugo, "Avrupa Birleşik Devletleri" idealini savunmuştur...
Avrupa kimliği için tüm bu idealler ve fikirler siyaset kurumunun mutlak sadakatiyle karşılanmamış, jeopolitik heves ve kaygıların gölgesinde kalmıştır. Nitekim  Avrupa Birliği oluşumu da, jeopolitik arzuların yörüngesinde tarihsel olarak onu oluşturanların çıkar birlikteliğidir. Bu durum tam bir bütünleşme sağlayamadığı gibi zaman zaman ayrışmalara da neden olmaktadır. Avrupa kimliğinde ortak algılamanın oluşamamasının nedeni, ekonomi-politik zeminden beslenen jeopolitik çıkarlardaki çeşitliliktir. Bu tutum Yunanistan'ın içine düştüğü bunalımda da yaşanmıştır. Bir yanda AB ülkelerinin ekonomik ve siyasal çıkarları diğer yanda Avrupa kimliğine dair idealler. Yunanistan'ın varlığı AB için ortak idealler çerçevesinde kimlik oluşturma çabasında özel bir yere sahiptir. Avrupa kimliği inşa sürecinde medeniyet köklerini eski Yunan ve Roma tarihine dayandırma çabasında Yunanistan gözden çıkarılacak ülke değildir. Ayrıca AB'nin jeopolitik ilgi ve hevesleri doğrultusunda sınırlar oluşturma çabası açısından da dışarıda bırakılacak ülke değildir. Bu nedenlerle Maastricht kriterlerini uymamasına rağmen 1981'de AB'ye tam üye yapılmıştır. Diğer bir ifadeyle zenginler kulübüne üye yapılmış ilk fakir üyedir. Dolayısıyla her şeye rağmen Yunanistan'ı ayakta tutmak AB'nin boynunun borcudur.

Ramazan Bayramınız Mübarek Olsun...

Not: Avrupa Kimliği konusunda okunması gereken önemli bir eser:  "Avrupa'nın İcadı" , Gerard Delanty, Adres Yayınları.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.