Fransa ve stratejik mesajlar…

A -
A +

Uluslararası sahnede konumlanan iddialı devletler içten pazarlıklıdır. Yeri geldiğinde maskeli, yeri geldiğinde dost görünümlü çok yüzlü yapılardır. Bu haliyle iddialı devletler ajandalıdır. Hele de bu iddia kapsamlı bir geçmişe ve gelenekselleşmiş stratejik reflekslere dayanıyorsa kaçınılmaz olarak ajandanın sayfaları doludur. Kendisine sakladıkları boldur.

Bilhassa bulunduğu konumla yetinmeyerek daha güçlü bir seviyeye ulaşmak isteyen devletler ajandalarını özenle tutar. Ajanda; kimseyle paylaşılmayan örtülü niyetleri ve eylemleri içerir. Ajanda; o devletin büyük stratejisinin merhalelerini ve bu uğurda yapılması gerekenlerin kararlılığını kapsar. Ajanda; gelecek tasarımlarını, stratejik hedefleri tarifler ve bu haliyle stratejik sırlar manzumesini ihtiva eder.

Bu durumun izlerini ortaya çıkan herhangi bir hadisede görebilmek, geçmişten günümüze fikri takipte bulunmak uluslararası ortamda gerçeğe en yakın tahliller yapabilmenin şartıdır. Nitekim sosyal olgular çok boyutlu ve etkileşimlidir. Bizzat insanın doğasından kaynaklanan bu durum, çözümlenmesi gereken herhangi bir sosyal olgunun analizinde öncelikli olmalıdır. Ortaya çıkan uluslararası düzeydeki bir olayın anlaşılabilmesi için; hadisenin önünü arkasını yeterince irdelemek, tüm bileşenlerini ve bunların birbirleriyle etkileşimini ve bağını iyi kurmak zorunludur.

Özellikle terör gibi uluslararası etkileri olan bir olayın aydınlanabilmesinde birden fazla sorunun cevabı aranmalıdır. Hiçbir terör saldırısı stratejik ve politik içerikten yoksun değildir. Her terör saldırısının stratejik bir hedefi, gayesi vardır. Bu anlamda terör saldırısı şiddet yoluyla propagandayı da esas alır. Terör, çok sayıda kör nokta üretmeye eğilimlidir. Bu durum aslında her terör saldırısında, sahne gerisini örten sis perdesinin her daim varlığına işaret eder.

Dolayısıyla asıl mesele bu sis perdesinin sakladıklarını açığa çıkarabilmektir. Sis perdesinde saklananların izi, terör saldırısıyla verilmek istenen mesajlarda aranmalıdır. Saldırının kimin işine yaradığı temel sorudur. Kimin saldırının sonuçlarından yararlanmak istediği sorusunun cevabı son derece aydınlatıcıdır.

İddialı devletlerin ajandaları bu soruların cevapları için stratejik önemdedir. Devletlerarası güç mücadelesi aslında ajandalar savaşıdır. Örtülü savaşlardır, cephe gerisinde konumlananların maşalarının sahneye sürülmesidir. Ajandalı devletlerin attığı her adım, söylediği her söz, girdiği her ilişki, yaptığı her hamle önemlidir, anlam yüklüdür, diplomatik ve stratejik mesajlar içerir.

Tüm bunların zemininde Fransa'nın son dönemde attığı bazı adımların, söylediği bazı sözlerin, girdiği bazı ilişkilerin ve yaptığı bazı hamlelerin diplomatik ve stratejik mesajları vardır. Diğer bir ifadeyle tüm bunlardan diplomatik ve stratejik mesajları alanlar vardır.

Sıralayalım ve soralım: Rusya ile Batı arasında yaşanan krizde Fransa, AB'nin diğer ülkelerinin takındığı katı tavrın aksine daha esnek bir tutum sergilemiştir. Özellikle enerji stratejisinde kendi çıkarlarına göre davranarak Total üzerinden Rusya temasını sürdürmüş, nitekim Total'in CEO'su bu temas yolunda şüpheli bir kazayla hayatını yitirmiştir.

Soru: Bu durumdan başta Almanya, İngiltere olmak üzere Batı'nın diğer ülkelerinin mutlu olduğu söylenebilir mi?

Brezilya'da yeni keşfedilen 1.3 trilyon dolar değerinde 12 milyar varil kapasiteli olduğu belirtilen yeni petrol sahasının üretiminde İngiliz ve Amerikan şirketleri yerine Fransız Total şirketi ihaleyi alan konsorsiyumda Çin'le birlikte yer almıştır. Öte yandan İngiltere'nin jeostratejik ajandasında yer alan Arjantin'le Fransa stratejik nitelikli ilişki sürecine girmiştir.
Soru: Güney Amerika da Fransız etkinliği, bölgeye arka bahçe stratejisiyle (Monroe Doktrini) yaklaşan başta ABD'yi ve İngiltere'yi mutlu edeceği söylenebilir mi?

Türkiye, uzun menzilli füze savunma sistemi ihalesinde istediği teknoloji transferi şartını daha önce olduğu gibi bu ihalede de karşılamayan NATO ve AB, ABD gibi aktörler yerine Çin'le temasa geçmiştir. Bir süredir Çin'le devam eden görüşmelerin 7 Ocak 2015'te karara bağlanacağı belirtilmiş ancak bu tarihte herhangi bir sonuç çıkmamış, görüşmelerin devamına karar verilmiştir. Bu ertelemenin nedeninin; Çin'den sonra en düşük fiyatı veren Fransa'nın teknoloji transferini de kabul edeceği ve bu yüzden ihale ibresinin Fransa'ya yöneleceği beklentisidir.

Soru: Türkiye'nin savunma alanında pazar fonksiyonu yerine teknoloji üreten bir sürece yönelmesinden ve bunu da bilhassa Fransa üzerinden Batı teknolojisi kulvarında yürütecek olmasından Batı'nın diğer aktörlerinin mutlu olacağı söylenebilir mi?

Fransa Cumhurbaşkanı Hollande: "IŞİD'le mücadelede Suriye rejimi ile iş birliği yapmaktan kaçınmak gerekir... Suriye'ye 2013'te kimyasal silah kullanılırken müdahale etmediğimiz için pişmanım" dedi.

Soru: Türkiye'nin Suriye tezlerini haklı çıkaran bu tutumdan ve bundan sonrası için Suriye konusunda Fransa-Türkiye yakınlaşmasından, millet iradesinden ürkerek, Esad'lı Suriye çizgisine tutunan aktörlerin mutlu olduğu söylenebilir mi?

Fransa meclis ve senatosunun tavsiye niteliğindeki Filistin'i tanıma kararına paralel olarak Dışişleri Bakanı Laurent Fabius "Fransa'nın, sorumluluklarını yerine getirerek Filistin'i devlet olarak tanıyacağını" söylemişti.

Soru: Fransa'nın AB içindeki özellikle kültürel ve siyasal ağırlığı ile BM güvenlik konseyinin daimi üyesi olması kimliği düşünüldüğünde Filistin meselesinde ön alıcı stratejik yaklaşımından başta İsrail olmak üzere İngiltere ve diğer Filistin takıntılı aktörlerin mutlu olduğu söylenebilir mi?

Cevapları belli olan bu soruları sormak, görmek istediğiyle yetinenlerin değil asıl sis perdesinin arkasına gizlenenleri görmek isteyen beyinlerin ürünü olmaya devam edecek...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.