Özgürlük-güvenlik dengesi…

A -
A +

Yeni İç Güvenlik Yasa tasarısını tartışırken, özgürlük-güvenlik-kamu düzeni -devlet otoritesi-polis gücü-demokratik haklar gibi bir dizi kavramın iç içe geçtiğini ve buna bağlı olarak çoğu zaman önemli bir zihni karmaşanın yaşandığını görmekteyiz.
Her şeyden önce demokratik toplumlarda özgürlük olgusu özel bir kıymetle mertebelendirilir. Özgürlük aslında demokrasinin kıymetlendirilmesinde en esaslı ölçüdür. Bir toplumun haklar bütünlüğü özgürlük olgusuyla ete kemiğe bürünür. Yaşam hakkının kutsallığı üzerinden inşa edilmesi gereken haklar bütünlüğü, fikir özgürlüğü, inanç özgürlüğü, ifade özgürlüğü gibi özgürlük alanlarının varlığıyla anlamlandırılır. Bu noktada asıl hassasiyet özgürlük alanlarının emniyetinin nasıl sağlanacağına yönelik tercihlerin bilinmesidir. Nihayetinde özgürlükler korunmaya muhtaç değerler silsilesidir. Koruma ihtiyacı aynı zamanda yapay sınırlılıkları özgürleştirme ihtiyacını da kapsar. Vesayetleri, başkalarının çıkar uzantılarının fikri tutsaklaştırma çabalarını ortadan kaldırmak özgürlüklerinin yaşam alanını güçlü kılar. Tüm bu hassasiyetlerin, en hassas noktası özgürlük-güvenlik dengesinin doğru kurulmasında saklıdır. Özgürlüklerin yaşayabilmesi için güvenlik kaçınılmaz bir ihtiyaçken, bu iki kavramı birbirinin çelişen unsurları olarak nitelendirmek, bir toplumun ortak yaşam ideallerini, çoğulcu yapısını, iç ahengini ve bütünleşme, dayanışma ruhunu hiçe saymak manasına gelir. Toplum önünde tartışmalarda boy gösterenlerin lügatlerinden dökülenlerin sorunlu cümleleri aslında bilinçli bir zihni bulanıklığın üretilmesine işaret ediyor. Güvenlik kavramını toptancı bir nitelendirmeyle özgürlüklerin zehri gibi sunmak, bu zihni bulanıklığa meyletmenin en çarpıcı örneğini oluşturuyor. Güvenliğin yetersiz kaldığı bir yerde özgürlükler korunamaz.
Özgürlük-güvenlik dengesinin başarılı kurulabildiği toplumlarda, kamu düzeni sorunu yaşanmaz, ortak yaşam alanlarında özgürlükler boy gösterir ve kimse gelecek kaygısı taşımaz. İç bütünleşme kuvvetlenir, iç ahenk geleceğin teminatına dönüşür. Özgürlük-güvenlik dengesinin başarılı kurulabildiği toplumlarda gerçek demokrasinin esasları temellenir. Adaletin güçlü kılınmasının zemini kurulmuş olur. Böylece geniş halk kitlelerinin umutları, ülke ve millet bağlılıkları çok güçlü bir derinliğe dönüşür. Millet bütünlüğünün sağlanabilmesi, sahip olunan değerler bütünlüğünün kalıcılaşması özgürlük-güvenlik dengesinin hassas tesisiyle mümkündür.
Millet-devlet bütünleşmesinin zedelenmesi, devlet içinde iradesi başkalarına bağlı yapılanmaların varlığı özgürlük-güvenlik dengesini oyun alanı hâline dönüştürür ve böylesi bir tablodan ne özgürlük teminatı ne de güvenlik yapılanması mümkün olabilir. Aslında özgürlük-güvenlik dengesi bir ülkenin adalet terazisidir. Terazinin dengesi, o ülkenin huzur, güven, özgürlük ve güvenlik başarısını simgeler.
Bu çerçevede ele alınması gereken yeni iç güvenlik yasa tasarısı, ülke ihtiyaçlarına yönelik içerdiği yenilikler açısından detaylı, teknik irdelemeyle ele alınmalı. Oysa görünen o ki, meseleye doğrudan reddiye penceresinden bakıldığında, dar kalıplar ve ideolojik körlük öne çıkıyor ve derde derman olunamadığı gibi, zihni bulanıklığa hizmet eden bir refleks öne çıkıyor. Ülke bütünlüğü ve millet huzuru olmadan hiçbir ülkede ne özgürlükleri anlamlı kılabilirsiniz ne de geleceğinizi güvenli kurabilirsiniz.
Bir ülkenin bugününü ve geleceğini ilgilendiren hassas meselelerde toptancı yaklaşımlar zarar vericidir. Bu zemindeki bir meseleye ya hep kötü ya hep iyi diyerek bakmak saplantılı zaviyelerin varlığına işaret eder. Bir meselenin hem iyi hem de mahzurlu yanları olabilir. Marifet iyiyi-kötüyü, akı-karayı ön yargısız tespit edebilme becerisini ve samimiyetini gösterebilmektir. Görünen o ki, meseleye böyle bakılmadığı için söz konusu tasarıda yer alan kolluk gücünün yetkilerini kullanırken uygulamada ortaya çıkabilecek muhtemel sıkıntıların denetlenebilmesine yardımcı olacak bir komisyonun öngörülmesi gibi son derece isabetli bir adım ıskalanıyor, görmezden geliniyor. "Kolluk Gözetim Komisyonu" olarak adlandırılan bu komisyonda sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, barolar gibi kuruluşların varlığı onların işlevleri kıymetlidir. Ne dense bu tasarıyı toptancı yaklaşımla ve en üst perdeden çeşitli ithamlarla halka yansıtmaya çalışanlar bu önemli hususa hiç değinmiyorlar. Ayrıca dünya örnekleri ve AB standartları zaviyesinden de tasarıya bakmadıklarını da söyleyebiliriz. Başkalarının tecrübelerinden istifade etmek maliyetsiz bir yoldur. Ayrıca ülkenin tarihsel tüm deneyimleri, doğrusuyla yanlışıyla sentezlenerek ortak aklın ürününü ortaya çıkarmakta olgun toplumların becerileri olarak yansır. Bu  açıdan bakıldığında söz konusu tasarıda özellikle AB ve diğer ülke deneyimlerinin ve örneklerinin izlerini görmek mümkündür.
Sonuç olarak; hepimiz için kıymetli olan özgürlüklerin varlığı ve korunması ne denli önemli ise aynı özgürlüklerin güvenliği de o denli önemlidir. Şiddet içeren her eylem suçtur. Eleştiri ve protesto hakkından söz ederken en temel ayıracımız bu olmalıdır. Şiddet özgürlüklerin düşmanıdır. Güvenlik de şiddetin...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.