Terör, Ankara saldırısı ve seçim...

A -
A +
100 canı katleden bombalar Ankara'da patlatıldığında hedeflenenler tüm çıplaklığıyla meydana saçılmıştır. Bu kirli ve karanlık oyunun hedefi Türkiye'dir, onun istikbali ve istiklalidir. Bu kirli bir oyundur ve maşaları çoktur. Herkesin üstlendiği bir rol vardır.

Her şeyden önce bilinmelidir ki, hiçbir terör örgütü, eylemini sadece kaos çıkarmak ve intikam almak için yapmaz. Esasen her terör eyleminde politik ve stratejik mesaj vardır. Tasarladığı sonuçlar detaylı hesaplara dayanır. Terör örgütleri "ne yaparsam ne olur veya ne yaparsam ne olmaz" sorusunun cevabını önceden netleştirmeden eylem yapmaz.

Günümüzde terörün ve terör örgütlerinin değişen doğasını iyi kavramak gerekir. Değişen dünya düzeni, Soğuk Savaş döneminin savaş konseptini de değiştirmiştir. Savaşlar şimdi çok daha örtülüdür, asimetriktir, aracılar eliyle yürütmektedir. İddialı devletler cephe gerisindedir. Cephede maşalar ve ihale alan aracı aktörler vardır. Terör örgütleri ya hedeflenen amaca uygun oluşturulur ya da var olanları amaca uygun çalıştırılır.

İçinden geçen istihbarat networkü terör örgütlerinin hiyerarşik yapısını da değiştirmiştir. Şimdi yatay düzlemde daha hücresel çalışan ve aynı terör örgütü içinde birbirinden daha bağımsız davranabilen bir yapıya dönüştürülmüştür. Bu durum devletlerin istihbarat savaşlarının bir yansımasıdır. Başat güçler için gelecek kaygısı ve buna dayalı gelecek tasarımı, hayati önemdedir. Sadece kendi güç analiziyle yetinmezler. Bundan önemlisi varmak istediği hedefe ilerlerken, muhtemel rakiplerini ve onlarının güç analizlerini de titizlikle yaparlar. Böylece muhtemel risklerin neler olduğu ve nasıl önlemler alacaklarını da tasarlarlar.

Yeni dönemde terörizm, devletlerin kullandığı örtülü bir savaştır. Bu haliyle Terörizm, basit eylem temelinden yarı askerî bir stratejiye dönüşmüştür. Bölgesel savaşlar; yerel ve içsel çatışmalar körüklenerek, toplumsal dokular zedelenerek psikolojik yıpratıcı tüm yöntemler devreye sokularak yürütülmektedir. Soğuk Savaş sonrası ABD Ordusu Eğitim ve Doktrin Komutanlığının yayınladığı "21.Yüzyıl'da Terörizm İçin Askerî Rehber" başlıklı raporda, devletlerle ilişkili terör örgütlerinden söz ederken; devlet destekli ve devlet yönetimli terör örgütleri tasnifi yapılmaktadır. 

Sıklıkla ifade ettiğimiz gibi terör; devletlerarası güç mücadelesinin silahlı diplomatik yoludur. Hiçbir terör örgütü devlet desteği almadan yaşayamaz. İnsan, para ve silah dolaşımını, sınırları aşma kabiliyetini denetleyen devletlerdir. Onların iradeleri dışında bu dolaşımın rahatlıkla yapılabilmesi ve terör örgütlerinin insan, silah ve para üçlüsü üzerinden ihtiyaçlarının karşılanabilmesi mümkün değildir.

Bugün DAEŞ için küresel aktörler, mücadelenin ne kadar uzun soluklu olacağının altını çiziyorlar. 

5 yıldan 30 yıla kadar ömür biçenler var. Bugün bu küresel aktörler isteseler bu örgütün çok kısa sürede can damarları kurutulur ve yeryüzünden silinir. Silahsız, insansız ve parasız yaşaması mümkün değildir. Oysa tam da bu faktörler eliyle yaşatılmaktadır ve bugün Suriye-Irak zemininde stratejik hesapların bir aracısı durumundadır.

DAEŞ üzerinden stratejik çıkarların meşrulaştırıldığı bir dönemi yaşıyoruz. DAEŞ'in Suriye'de varlığı Esad'a cansuyu olmuştur. Muhaliflere karşı hem askerî hem de politik açıdan DAEŞ işe yaramıştır. PKK ve Suriye kolu PYD için DAEŞ, bölgede alan hakimiyeti kurabilmek ve Türkiye'de her türlü provokasyonu gerekçelendirmek içinde işe yaramıştır. PKK/PYD-DAEŞ-Esad üçlüsü birbirinden beslenen aynı denklemin iç içe geçen halkaları durumundadır. Nitekim Esad'ı ayakta tutmaya yarayan Rusya hamlesi de DAEŞ mazeretine dayanmıştır. Aynı şekilde PKK terör örgütü de varlık nedenini DAEŞ varlığına dayandırmaktadır. Ayrıca Esad, rejim muhalifi Özgür Suriye Ordusu'na karşı DAEŞ ve PYD ile anlaşma yapmıştır.

Bütün bu kirli ilişkiler ve örülen karanlık terör ağlarının gerçeği altında Ankara katliamının ardından HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş'ın saldırıyı "devlet halkına karşı yapmıştır" sözleriyle açıklaması, çirkin bir karalamanın ötesinde politik ve stratejik ön almadır. Bu yaklaşım; terör örgütlerinin bölgedeki varlık nedenlerini, ekonomi politiğini, birbirlerini besleyen mekanizmalarını örtmeye çalışan, zihinleri bulandırarak "cambaza bak" tavrıyla seçim öncesi yeniden barış maskelerinin giyilmesi gayretidir. Henüz daha katliam kurbanı insanların cenazeleri kaldırılmamışken, ertesi gün olay yerine gelerek aynı meydandan 1 Kasım için oy istemek, 100 insanın kanından oy devşirmektir. O bombalar Demirtaş oy istesin diye mi patlatılmıştır?

Barış ve demokrasi kavramları bugünkü kadar kirletilmemişti. Gözümüzün içine baka baka olanca sahtelikleriyle barış kavramını dilinden düşürmeyenlerin kanla, terörle kirli ilişkileri üzeri  örtülemeyecek kadar ortadadır. 

Ankara'da patlayan bombaların öncelikli hedefi 1 Kasım seçimidir. Sandıktan tek başına iktidar  çıkmaması arzusudur. Hedef Cumhurbaşkanı Erdoğan'dır. Bazıları için Erdoğan karşıtlığı, PKK yandaşlığına varacak kadar kuvvetlenmiştir.

Financial Times'ın Ankara saldırısı sonrası "Türkiye yönetilemez bir ülke olmak üzere" manşeti, gazetenin Türkiye için dertlenmesi değil, bugüne değin dışarıdan yönetilen içeride idare edilen bir ülke olmaktan çıkışına duyulan endişe, Türkiye'nin yükselişinden duyulan kaygıdır. Bu yükselişin sembolü Cumhurbaşkanı Erdoğan'dır. Bununda başlangıcı Davos'ta "one minute" çıkışıdır. 

Devamında IMF vesayetinden kurtuluştur. Millî savunma sanayiindeki gelişmelerdir. Mazlum halklarla dayanışma kararlılığıdır. Dünyanın sadece Batıdan ibaret olmadığının idraki ve dünyanın beşten büyük olduğunun haykırışıdır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.