Rize'deki sel felaketinde maddi hasarın 14 trilyon lira dolayında bulunduğu tespit edildi. Rize Valiliği Kriz Masası, 27 kişinin öldüğü, 4 kişinin de kaybolduğu sel felaketinde il genelinde 20 evin yıkıldığını, 200 evin de boşaltıldığını ifade etmişti. Felaket bölgesindeki afetzedeleri, daha şoku atlatamadan salgın hastalık korkusu sarmıştı. Bütün bunlarla ilgili bölgeye gerekli desteğin hemen sağlanması gerekiyordu. Devletin yaptığı yardımın insanları mutlu etmesi mümkün değildi. Zira Vali Bülent Karçöl de yapılan yardımın harçlık mahiyetinde olduğunu söylemişti. Netice olarak yangın yeri belli, bu yangını söndürmesi gereken ise devletimiz... Ancak bu noktada Tema Vakfı Başkanı ilginç söylemlerde bulunuyor. TEMA Vakfı Başkanı Hayrettin Karaca afetle ilgili şunları dile getiriyor: "Rize'deki felaket doğal değil, siyasidir. Ormandan tarla açıp tapusunu isterseniz, siyasi irade de bunu verirse, sel de, felaket de kaçınılmaz olur." Tapu veren siyasiler kadar, demokrasiyi dere yataklarını imara açma özgürlüğü olarak anlayan seçilmiş ancak cahil ve vasıfsız yerel yöneticilerin sorumluluğunu da unutmamak gerekiyor diyerek önemli bir konuya dikkat çekiyor. Anlayış değişmeli Sonuç olarak Türkiye ne yazık ki, afetlerle mücadeleyi ancak afeti yaşadıktan sonra yerine getiriyor. Afete maruz kalmamayı değil afete maruz kaldıktan sonra kurtarmaya çabalayan ilginç bir zihniyet. Bir anlamda koruyucu değil, palyatif tedavi edici hekimlik gibi. Görüştüğümüz uzmanlar yerleşim bölgesi seçiminde vatandaşın dikkatli davranması gerektiğini, devletin de denetleyici ve yol gösterici olmasını söylüyorlar. Kısaca sele kurban gitmek istemiyorsan, dere ve sel yataklarına ev yapmayacaksın. Diğer yandan devletin ise denetim mekanizmasını siyasi anlamda değil dürüstçe çalıştırmasını bu ülkenin insanları olarak bekleyecek hatta bu konuda olumsuzluğa karşı tepkinizi dile getireceksiniz. Yerel yöneticiler oy veya rant uğruna böyle kaçak ve imara aykırı yapılara izin vererek nelere sebep olduğunu artık görmeli ve anlamalıdır. Çukurlar böyle dolmamalı Alibeyköy'de çaycılık yapan Ayhan Demir, 05.00 sıralarında, işe gitmek için evinden çıkar, Çiçek Suyu Caddesi'nin yan tarafındaki boş alandan geçerken bir anda kendini boşlukta buluverir. Yaklaşık 10 metre derinliğinde olan kuyuya düşen Demir'in çığlıklarını duyan vatandaşlar, durumu polise ve itfaiyeye bildirdikten sonra, vinçle kurtarılan ve vücudunda kırıklar olan Demir hastaneye kaldırılmıştı. Demir, konuyla ilgili kuyuyu gelişi güzel kapatan Eyüp Belediyesi'ni suçlamıştı. ¥¥¥ Bayrampaşa Kartaltepe Mahallesi Mehmet Akif Caddesi'nden de bu konuda vatandaşların şikayeti bulunuyor. Caddede bulunan derin çukur sebebiyle araçlarının lastiklerinin patladığını hatta ön takımlarının bozulduğunu belirten vatandaşlar, "Belediyeye konuyla ilgili müracaat etmelerine rağmen henüz bir çalışmanın yapılmadığını" söylüyorlar. Başkan Hüseyin Bürge Eyüp benzeri bir sıkıntıyla karşılaşmadan çukuru kapattırmalı... Otağtepe'ye inşaat yapılabilir mi? Beykoz Otağtepe'de kafeterya binası yapıldığına dair bilgiler geliyor. Bir süre önce Boğaziçi İmar Müdürlüğü Kanlıca'daki köpek kulübesini yıkarak medyaya boğazda çivi bile çaktırılmayacağı mesajı vermişti. Duyumlarımıza göre Beykoz eski Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek veya bir yakını, Otağtepe tesislerinin ihaleyle işletmesini almış, aldıktan sonra da, insanlara daha iyi hizmet verebilmek için bir kafeterya binası yaptırmaya başlamış. Yapıdan Boğaziçi İmar Müdürlüğü'nün bilgisi var mı acaba?... Boğazda böyle yapılaşmanın yanlış olduğunu en iyi bilen eski başkanın bir yapı inşa etmesi aslında kafeteryanın uygun olup olmadığı konusunu düşündürüyor bana...