Hizmetçi

Sesli Dinle
A -
A +

Şaka gibi…
Ne şakası, bildiğin dram aslında…
Eşinin uzun zamandır boğuştuğu amansız hastalığa teslim oluşunun üzerinden daha bir ay geçmeden, yeni eş adayları dayatmaya başladılar Bahtiyar’a.
Babası, annesi ve son olarak eşinin “gidişiyle”, dünyada bir kız kardeşi kalmıştı. 
Merve evli ve iki kız çocuğu annesiydi.

 

Doğal olarak yeni “yenge” adayı teklifleri Merve’ye de geliyordu.
O akşam ağabeyine sordu:
- Bu konudaki net kararın nedir? 
- Evlenmeyi düşünmüyorum. 
- Tamam. Anlaşılmıştır.
- Ve artık evime dönmek istiyorum Merve. Sakın itiraz etme. Her şeyi düşündüm. Bir kadın bulacaksın, kredi kartıma bağlı ek kart çıkaracağız, sabah ben çıktıktan sonra gelip, akşam ben gelmeden çıkacak. Yani 10.00 ile 18.00 arası. Yemekti, çamaşırdı, temizlikti yapar işte. Sendeki anahtarı verirsin veya yeni anahtar yaptırırsınız.
- O kolay da…
- Kolay olmayan bir şey yok; hemen yarın bulmaya çalış. Maaş miktarı önemli değil.

 

Babasından kalma ünlü ve itibarlı, bol avukatlı ve bol davalı hukuk bürosunu işleten avukat Bahtiyar, yine babasından kalma cumbalı bir evde oturuyordu. Kız kardeşi iki sokak ötedeydi.

 

Bahtiyar o akşam eve geldiğinde, ilk iş gününü bitirip gitmiş olan hizmetçinin mesaisini teftişe koyuldu. Mutfaktan başladı. Kadın kütüphaneden bir not defteri almış, açık durumda ve ortasında kalem bulunan ilk sayfaya şöyle yazmıştı:
“Beyefendi, 
Mercimek çorbası mikrodalgada, güveçte mantar fırında… Salata tezgâhın üstünde; sosunu, tuzunu ekleyebilirsiniz.
Afiyet olsun.”
Kalemi aldı, bu satırların altına teşekkür yazmak için, vazgeçti. 
Yemekleri masaya taşıdı. 
Yemek sonrası kendi kendine söylendi:
“Annemin lezzeti var.”

 

Bahtiyar, ikinci günün akşamı biraz gecikmeli geldi eve. Bu kez doğrudan mutfağa girdi. Ve tezgâhın üzerindeki deftere eğildi:
“Beyefendi,
Çorba aynı yerde. Pilav ve haşlama fırında. 
Çamaşırları yıkadım, kurutma makinesindeler. Bugün yetişmedi, yarın ütü yapacağım.
İyi akşamlar.”

 

Günler böyle sürüp giderken, ay sonuna bir gün kala ilginç bir şey oldu.
Bahtiyar eve girdiğinde dresuarın üzerinde beyaz bir orkide gördü. Sağında solunda not bulamayınca aceleyle mutfağa girdi, not defterine yöneldi.
“Merve abladan bugün doğum gününüz olduğunu öğrendim. Sürpriz yapmak istedim. Kalan hayatınız, giden hayatınızdan daha mutlu geçsin.”
Kendisi bile unutmuştu doğum gününü. Bir sıcaklık, kalbini mutlulukla titretti. Tatlı sürprizi kim sevmezdi ki? 
Üstelik sürpriz bununla bitmemişti. 
Masa gözüne ilişti, o tarafa döndü. Servis tabağı suplanın üzerine konmuş, yanında kurdele ile bağlı çatal kaşık, tek kişilik özenli bir sofra hazırlanmıştı.

 

Ertesi sabah Bahtiyar evden çıkmaya hazırlanırken ilk kez hizmetçiye cevap olarak “Teşekkür ederim”  yazdı deftere.
Ve ilk maaş olarak, bir zarfın içine yüklü miktarda para koydu, üzerine “Emeğinizin karşılığı değil ama…”  notunu düştü, defterin üzerine bırakıp çıktı.

 

Sanırım üç ay geçmişti Bahtiyar evinde yalnız yaşamaya başlayalı.
O akşam kardeşi Merve ile eniştesi Mücahit, araba bagajındaki yemekleri Bahtiyar’ın evine taşımak için bölüşürken, iki kız yeğen (Saliha 8, Hatice 6) çoktan kapıdan içeri girmiş, üst kata çıkan ahşap merdivenleri tırmanıyorlardı, “Dayıııı, biz geldik” diye cıvıldaşarak.

 

Yemeğin, çayın ve akşamın sonlarına gelmişlerdi. Aile kalkmaya hazırlanırken Merve:
- Nasıl, hizmetçiden memnun musun, diye sordu.
Bahtiyar, eniştesinin Merve’ye imalı bakışını yakaladı.
- Hizmetçi olarak memnunum elbette, dedi enişteye bakarak, hizmetçi olarak, diye tekrarladı sesini yükselterek.
Yeğenlerini alınlarından öptü, enişte ile tokalaştı; onlar ahşap merdivene yürürken, Bahtiyar kardeşi Merve ile yalnız kaldı:
- Yahu güzel bacım, bu hizmetçi hep sevdiğim şeyleri yapıyor, hem de annemin lezzetiyle… Gerekirse ücretini artıralım, aman elimizden kaçmasın.
Merve tebessümle dresuarın üzerine lacivert kadife bir kese bıraktı:
- Hiçbir yere gitmez merak etme, dedi.
- Bu ne?
Bahtiyar bir yandan keseyi açtı. İçinde üç tam altın vardı.
- Üç aydır senden gelen maaştan her ay bir altın aldım; kalan küçük kısmını da yeğenlerine harçlık, okul masrafı olarak harcıyorum.
- Sen…
Merve ayakkabılarını çekecek yardımıyla giydikten sonra ağabeyine döndü:
- Sen hem abilik hem babalık yaptın bana… Senin hizmetçin olmak şereflerin en büyüğü, dedi ve arkasını dönüp merdivenden inmeye başladı.
Bahtiyar, kız kardeşinin ayak seslerini senfonik bir eser gibi huzurla dinledi. Belli belirsiz “Sultanım ya” dedi, gözünün kenarını işaret parmağının tersiyle silerek pencereye yöneldi.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.